Tarikatçı Değil Sapıklar

6 yaşındayken 29 yaşında bir adamla evlendirilen Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G davasında karar çıktı, gerekçeli karar geçen hafta açıklandı. Baba 20 yıl, kendisi 29 yaşındayken 6 yaşında çocukla evlenen adama 30 yıl, çocuğun annesine 18 yıl hapis cezası verildi. Bu hapis cezaları hakkaniyetli olup Yargıtay’da bozulmaması dileğimizdir. Bazıları “Tarikatlar hep böyle” diyor. Fakat bu olayda tarikat unsurunun ötesinde bir sapıklık toplum vicdanını üzmüştü. 6 yaşında bir çocuk annesi ve babası eliyle kazık kadar bir adamla evlendirilmişti. Kendisine eş olacak bir insan olarak görebilen 29 yaşındaki adam sapıktır. Bu durumu kabul edilebilir bulan baba sapıktır. Çocuğunun başına bunların gelmesini izleyen anne suç ortağıdır. Kontrolsüz, devletin giremediği tarikat ortamları sapıklığı yüreklendiriyor, yaygınlaştırıyor ve meşrulaştırıyorsa bu tarikatların tamamının kontrolden geçirilmesi lazım. Fakat zaten tarikatlar kanunen yasak değil miydi?

Meşhur ve iğrenç Adnan Oktar tarikatı gözümüzün önünde yıllarca seks ticareti yaptı, şu an bir Rus oligarkın 16 milyon dolara satın alıp ilk iş sıkışırsa kaçmak için helikopter pisti yaptırmaya başladığı Kandilli’deki kocaman ve ultra lüks malikanede 24 saat boyunca sürekli tecavüzlere uğrayan kurbanlar bile vardı. Adnan Oktar’ın gerçekte ne olduğu, tarikatın içinde ne yaptıkları kanun sorumlularınca malumdu ama dokunulmuyorlardı. Adam bir televizyon kanalı bile kurmuştu, suratları ve vücutları ameliyatlarla rezil edilmiş, seks için kullanıldıkları alenen belli robot gibi oturan ifadesiz kızların Adnan Oktar işaret edince ona baştan çıkarıcı bakışlarla bakıp karşılıklı göbek atmalarını izleyerek gülüyorduk, aslında ağlanacak halimize gülüyorduk. Ekrandaki kızların plastik şişme kadınlardan farkı yoktu, gözlerini şehvetli bakışlarla Adnan Oktar’dan ayırmıyorlardı, hepimiz bu işte bir gariplik olduğunu hissediyorduk ama kayıtsız şartsız güvendiğimiz devlet sesini çıkarmadığı için biz de ses çıkarmıyorduk. Oysa kocaman bir yanlışlıklar denizinin içinde onca kadını yapayalnız ve çaresiz bırakıyorduk, hem de bunu İstanbul’un göbeğinde yapıyorduk. Bütün bu kepazelikler olurken Oktar hakkında açılan davalar düşüyor, gizli tanıkların isimleri Emniyet görevlilerince tarikata sızdırılıyor, olan biten alenen örtbas ediliyordu. Bu zavallı kızlar artık hangi yöneticilere ve nasıl servis ediliyorsa, kimse Adnan Oktar’a “Sen sapık mısın?” diye bile soramıyordu. Artık en son kimin ayağına ters bastılar bilinmez ama iplerinin nihayet çekilmesine karar verildi ve bir günde tuzla buz oldular. Binlerce yıl hapis cezaları aldılar. Biz de gülerek seyrettiğimiz o kızların seks kölesi yapılmak için neler çektiklerini okuduk. Turnike sistemi içerisinde nasıl toplu tecavüzlere uğradıklarını öğrendik. Sahi, biz neye gülüyorduk? Kendi duyarsızlığımıza mı?
Adnan Hoca’nın müritleri yakışıklılıkları ve güzellikleri sayesinde pek çok yasak ünlü ortamlarına girebildiler. O zamanlar var olan birtakım farklı tercih barlarına girdiler. İnsanların özel hayatlarıyla ilgili gizli kayıtlar aldılar. Yani çalışma şekilleri hedefin peşine güzel kadın veya yakışıklı adam takmak, onu bir eve çağırıp sevişme görüntülerini çekmek ve şantajla ona istediğini yaptırmak üzereydi. Tanıdık geldi mi? FETÖ’nün devlette bir sürü gerçek ve liyakatli bürokratı bertaraf ederek kurumları bu yöntemlerle ele geçirdiği, kendisine engel olacak kişileri bu şekilde etkisiz hale getirdiği artık herkesçe biliniyor.
Adnan Hoca’ya bir tek Ebru Şimşek direndi; kadın çok sıkı çıktı. Adnan Hoca’nın bir müridi kadını kendine aşık etmiş, çağırdığı evde özel görüntülerini kaydetmişti. Buna rağmen kadın ortalığı birbirine kattı, bravo; cesaret hayatımızı her zaman kolaylaştırmaz belki ama tepetaklak yuvarlanıp gitmesine engel olur. O vakitler yıl 1999’du. Adnan Oktar hapse girmişti ama sihirli bir el değdi ve bütün tanıklar ifadelerini geri aldılar ve bu sapık herif geri geldi. Seks ticaretine devam etti, biz de baktık. Öylece baktık. Hangi normal kadının bir TV kanalında bir şişme kadına benzetilmiş bir suratla bu yaşlı adamın karşısında şehvetli bakışlarla böyle iğrenç danslar yapacağını hiç merak etmeden, o kadını o noktalara getiren yolda kanunsuzluk ve zorlamanın mutlaka olması gerektiğini hiç düşünmeden, sadece “Salak kızlar, almışlar parayı, bu iğrenç işi yapıyorlar” diye düşünerek ve seyrettiğimizde hiçbir tuhaflık bulmadan izledik.
Bazen öylece bakmak ta bir suç olmalı.