Tarihe Not Düşmek, Önemli Bir Yol Ayrımının İzdüşümleri: Gelmekte Olanla Mücadele Edebilmek İçin Arabuluculuk

08 Ağustos 2023 Tarihli Zafer Gazetesi’nde yayınlanan makalemizde Haleddin İbrahimli-Mustafa Uluçakar ve Murat Koç’un “Uluslararası Çatışma Çözümü ve Barışın Tesisi” başlıklı kitabındaki makalelerinde yer alan son derece anlamlı olan “Çatışmadan kaçınmak imkânsız olduğundan dolayı çatışmanın, çatışmaya dahil olan tarafa yarar sağlaması gerekir.” ifadelerine yer vermiştik.

Her geçen gün yaşanan toplumsal travmalar zincirine maalesef ülkemiz de katılmış vaziyette.

Ülke olarak “tükenmişlik” duygusunu en dipte yaşar vaziyetteyiz. İnsanların umudunu kaybettiği, gelecek endişesinin mutlu bir azınlık dışında tüm toplumsal katmanları etkilediği süreç… Çıkış yolunu bulamaz isek “münakaşa” etmeye dahi gücümüz yetmeyecek gibi… Kanun koyucunun AB projesi olarak 2002’den itibaren sahaya sürdüğü “Dostane Çözüm Yöntemleri” ülkemiz ve insanımız için bir şans iken yaşananlar ve yapılanlar, bu şansı da heba ettiğimizi gösteriyor.

Felsefesini inşa edemediğimiz arabuluculuk uygulamaları ile adeta evrak tasdik memurluğu düzeyine veya şirketlerin çalışanı durumuna getirilen, son kavşakta, ABD’de JAMS modeli arabuluculuk merkezi olma yolundaki çalışmaların iş dünyasının çatı kurum TOBB özelinde yaratılmaya çalışılması bir başka açmazı beraberinde getiriyor. Tartışmasız iş dünyasının süreçte yer alması olmaz ise olmazlardan. Ancak işçi arabulucu, bağlı arabulucu kavramının hayata geçirilmesine neden olacak bu tür çalışmaların sadece işveren lehine sonuç doğuracak uygulamaları beraberinde getirme ihtimalini gözden kaçırıyoruz. Son dönemde 7445 sayılı İcra İflas Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanuna göre; “kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar,

23/06/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar ile komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar da “01 Eylül 2023 tarihinde “dava şartı arabuluculuk”

kapsamında olacak. Toplumsal çatışmaların arttığı ve daha da artacağı, kişiler arası iletişimin koptuğu bu kopuşun daha da derinleşeceği, bireysel menfaatleri toplumsal menfaatin üzerinde tutan anlayışın her geçen gün egemen olduğu süreçte uzlaşıya “münakaşadan müzakereye” hiç olmadığı kadar ihtiyacımız olduğu gerçeğini görebilmemiz için son viraj… Yapılan iyi niyetli düzenlemeler için akademik dünya, iş dünyası, toplum, barolar ve maalesef arabulucular  ne kadar hazır? Akademik dünya arabuluculuğa maalesef kazuistik bakış açısı ile yaşam alanı açamıyor, açmak istemiyor. İradilik yok sayılıyor.

Örneğin, tüketicide yapılan bir anlaşmada tüketicinin arabuluculuk ücretini ödemek istemesi ile ilgili olarak yasaya aykırı kabul ediliyor. Yürürlüğe girecek kira uyuşmazlıklarında %25 artış üzerindeki anlaşmanın geçerli olamayacağı, doktriner olarak ifade ediliyor. Peki işçi işveren uyuşmazlıklarında, zayıfın güçlü karşısında korunması ilkesini kabul eden iş hukukunda işçinin para ödemesini nasıl yorumlamamız gerekiyor?

Her ne kadar Sayın Adalet Bakanımız bu sınırın aşılması ile anlaşmanın uygulanmasında sorun olmayacağını açıklayarak çok önemli bir mesaj vermiş durumda ise de Yargıtay’ın ve Akademik Dünya’nın bu görüşün aksine aykırı hareket etme ihtimali hiç olmadığı kadar korunmakta. İş dünyası, arabuluculukta, anlaşma bedeli üzerinden hesaplanması gereken arabuluculuk ücretini artık sabit fiyatla, nerede ise vergisel oranlarda arabuluculuk ücreti ile süreci yürütmek istemekte. Hatta iş yerlerinde maaşlı arabulucular çalışmaya başladığı duyumları geliyor. TOBB’un sürece verdiği desteği görmezden gelmek haksızlık olacaktır. Lakin Ticaret ve Sanayi odaları nezdinde arabuluculuk merkezleri kurmak, buralarda arabuluculuk kütükleri oluşturmak, arabuluculuğun ruhuna ne kadar uygun, bağlı  arabulucular mı oluşturulmak isteniyor?

Kısır çekişmelerle, birilerinin menfaat odaklı yaklaşımına, kişisel hırslarına yenik düşürülmeye çalışılan ülkemiz için bir şans olan arabuluculuk kurumu hataları telafi edebilmek için 01 Eylül itibariyle ciddi bir fırsatı daha yakaladı. Şimdiye kadar kamuya güvenerek kurulan arabuluculuk merkezleri sürecin güvenirliği, denetimi ve tarafların güvenliği için ciddi bir altyapı oluşturmuş durumda. Adalet Bakanlığımızın arabuluculuk merkezlerini dünyada örneği kalmamış “Noterlik” gibi görmek istemesi, arabuluculuk ruhunun halen hâkim bakış açısı ile değerlendirildiği, kamu otoritesinin geleneksel bakış açısı ile var edilmeye çalışıldığı izlenimini vermektedir.

Yakaladığımız tarihi fırsatı tarafların güvenliği, sürecin denetimin ve kalite standartlarına uygunluğu için arabuluculuk merkezlerine olan ihtiyacı yeniden değerlendirme zamanıdır. Tarih geleceği inşa edenleri yazacaktır. Arabuluculuk bakış açısı ile özgür bireyin özgür kararlarını vermesi için ele geçen şansı iyi değerlendirmek gerekmez mi? Çatışmanın taraflarına, çatışmanın menfaatlerine dönüştürülebileceğini gösterebiliriz.