Sirenin İlk Sesi – Ankara’da İlk Modern İtfaiye Aracı Nereden Geldi, Nerede Kullanıldı?

Geçen yazıda tulumbacıların, ahilerin, kuyudan kovaya kurulan dayanışma zincirinin Ankara’daki yangınlara karşı nasıl bir kale gibi durduğunu anlatmıştık. Fakat zamanın ruhu değişti. Cumhuriyet'le birlikte başkent olan Ankara, artık sadece eski taş sokakları değil, Avrupa’dan gelen makineleri de görmeye başladı.

Abone Ol

İşte bu yazıda o dönüşümün tam ortasında duracağız.
Ankara’ya gelen ilk modern itfaiye aracı nereden alındı?
Kim sürdü?
Ve o ilk sirenin sesi hangi binanın üzerinde yankılandı?

Bu soruların peşine düştük.

Ankara Belediyesinde Bir Devrim: 1925 Model Magirus

Yıl 1925. Henüz Ankaralıların çoğu tulumbayla söndürme işine alışkınken, belediye kasasına giren ilk ciddi yatırımlardan biri, Almanya’dan getirtilen motorlu itfaiye aracı oldu. Marka: Magirus.
O dönem Ankara Belediyesi'nin başında bulunan isim: Asaf İlbay.

Belediye kayıtları ve dönemin gazetelerinde yer alan haberlere göre bu araç, şehirde kurumsal anlamda ilk modern yangın müdahalesini gerçekleştirecek bir başlangıçtı. Magirus marka bu araç, dört tekerlekli, benzinli, üstü açık ve arkasında döner hortum makaralıydı. Aynı zamanda merdiveni de vardı; bu, Ankara için bir ilkti.

Peki Bu Aracı Kim Sürdü?

Dönemin şoförü, o günlerde “yangın makinistliği” olarak tanımlanan özel bir görevle Ankara’ya atanmış olan Ahmet Efendi idi.
Adı unutulmuş pek çok kahramandan biri. Kıdemli bir demiryolu ustasından devşirilmişti; motoru tanıyor, makinayı seviyor, korkmuyordu.
Askerî kökenli bir düzen içinde yetişmişti ama sivil hayatta halk için çalışmak ona daha anlamlı gelmişti. Onun direksiyonundaki ilk yangın seferi, Ankara itfaiyesinin bugünkü temellerini atmış sayılır.

Ahmet Efendi’nin yardımcısı da yine bir lonca çırağından yetişen, sonradan “şoför” olan Mustafa Ustaydı. İki kişilik bu ekip, şehrin ilk yangın sirenini çaldı.

İlk Müdahale: Hacı Bayram Mahallesi'nde Bir Ev Yangını

Belgelerde geçen bilgilere göre, Ankara’da motorlu itfaiye aracıyla yapılan ilk resmi müdahale, 1925 yılı Aralık ayında Hacı Bayram Mahallesi’ndeki bir kerpiç evde çıkan yangına oldu.
Yangın, bir soba kazanının patlamasıyla başlamış; yan yana evlerin ahşap çatılarında yayılma eğilimi göstermişti.

O gün, Magirus’un sesi duyulduğunda, bazıları korkuyla pencereleri açtı, bazıları hayranlıkla baktı.
Ama herkes biliyordu: Artık sadece kovalar değil, motorlar da vardı.
O yangın kısa sürede söndürüldü.
Ve bir şehir, ateşle olan sınavında yeni bir çağa adım attı.

Eskiyle Yeni Omuz Omuza

Gariptir: Bu ilk müdahalede, Ahmet Efendi’nin kullandığı araca yol açmak için kenara çekilenler, hâlâ ellerinde tulumba taşıyan eski ustalardı.
Ahilik geleneğinden gelen tulumbacılar, yeni makinaya hem hayranlıkla hem mesafeyle bakıyordu.

Ama bir noktada buluştular: Ateşin önünde, omuz omuza durmakta.

Bugün O Aracın İzleri Nerede?

Ankara İtfaiyesi'nin kuruluş arşivlerinde o ilk Magirus’a ait bazı siyah beyaz fotoğraflar hâlâ mevcut. Araç uzun yıllar kullanıldıktan sonra bir süre Hıdırlıktepe’deki eski depo binasında tutulmuş. Daha sonra parçalanarak hurdaya ayrıldığı söyleniyor.

Bugün belki o araca ait bir direksiyon simidi, bir hortum parçası, ya da bir zille bir yerlerde karşılaşmak hâlâ mümkün.

Ama asıl mesele, o arabanın Ankara’ya getirdiği ruhun bugüne dek sürmesi.

Sözün Ucuna

O gün siren sesi ilk kez bir evin üstünde çınladı.
Ahilikle gelen imece kültürü, motorla gelen makine gücüyle buluştu.

Ve Ankara’da yangınla mücadele artık bir şehir hatırası değil, kurumsal bir refleks hâline geldi.
Yani şimdi biz dönüp o ilk motorun peşine düşüyorsak, bilin ki yine gizlenenin peşindeyiz.