Bugün, dünyanın en prestijli film etkinliklerinden biri olan Cannes Film Festivali'nin ilginç ve bilinmeyen tarihine yakından bakıyoruz. İhtişamlı kırmızı halısından tartışmalı ödüllerine, Cannes, 70 yılı aşkın süredir sinemanın nabzını tutuyor.
FAŞİZME BİR TEPKİ
Cannes Film Festivali'nin kuruluşu, aslında siyasi bir olaya dayanıyor. 1930'lu yıllarda Venedik Film Festivali, İtalyan diktatör Benito Mussolini ve Alman propaganda bakanı Joseph Goebbels'in etkisi altına girmişti.
1938'de, Goebbels'in etkisiyle Leni Riefenstahl'ın Nazi propaganda filmi Olympia'ya verilen ödül, Fransız delegasyonunun büyük tepkisini çekti. Bu olaya tepki olarak, Fransız Hükümeti ve Jean Zay'ın liderliğindeki sinemacılar, bağımsız ve özgür bir film festivali kurmaya karar verdi.
- İlk Deneme ve Savaşa Ara: Festivalin ilk kez 1939 yılında düzenlenmesi planlanmıştı, ancak 1 Eylül'de 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Bu nedenle, henüz açılış günü bile gelmeden festival iptal edildi. İlk Cannes Film Festivali, ancak 1946 yılında kapılarını açabildi.
SAVAŞIN GÖLGESİNDE GERİ DÖNÜŞ
Savaş sonrası dönemde Cannes, hızla uluslararası bir platforma dönüştü. 1946'da ilk festivalin düzenlenmesiyle birlikte, sinema dünyası savaşın yıkımından sonra toparlanmaya başladı. Cannes, yeni akımların, deneysel filmlerin ve bağımsız sinemanın sergilendiği bir vitrin haline geldi.
- Altın Palmiye: Festivalin en büyük ödülü olan Altın Palmiye (Palme d'Or), 1955 yılında resmi olarak verilmeye başlandı. O tarihten itibaren bu ödül, bir filmin uluslararası sinema arenasındaki en prestijli onayı haline geldi.
EN POPÜLER 10 KAZANAN FİLM
Cannes Film Festivali'nin uzun tarihinde, Altın Palmiye kazananları arasında efsaneleşmiş filmler bulunuyor. İşte bunlardan en popüler 10'u ve bazı ilginç bilgileri:
- Pulp Fiction (1994, Quentin Tarantino): O zamanlar genç bir yönetmen olan Tarantino'nun bu filmiyle Altın Palmiye'yi kazanması büyük bir sürprizdi.
- Taksi Şoförü (Taxi Driver) (1976, Martin Scorsese): Martin Scorsese'nin bu kült filmi, Altın Palmiye'yi kazandığında pek çok eleştirmen tarafından eleştirilmişti.
- Apocalypse Now (1979, Francis Ford Coppola): Uzun ve sancılı bir yapım sürecinden geçen Coppola'nın savaş filmi, gösterimi sırasında bile tamamlanmamıştı. Buna rağmen, festivalde büyük bir etki yarattı.
- Piyanist (The Pianist) (2002, Roman Polanski): Polanski'nin Yahudi Soykırımı'nı anlatan bu dokunaklı filmi, hem eleştirmenlerin hem de izleyicilerin beğenisini kazandı.
- D'Erden (1963, Luchino Visconti): İtalyan Yeni Gerçekçiliği'nin önemli yönetmenlerinden Visconti'nin bu destansı filmi, dönemin politik gerilimlerini yansıtan önemli bir yapımdır.
- Paris, Texas (1984, Wim Wenders): Kırmızı, mavi ve beyaz renk paletiyle akıllara kazınan bu film, Amerikan bağımsız sinemasının en önemli örneklerinden biridir.
- Dancer in the Dark (2000, Lars von Trier): Björk'ün başrolünde olduğu müzikal drama, hem Altın Palmiye'yi kazandı hem de Björk'e en iyi kadın oyuncu ödülünü getirdi.
- 400 Darbe (The 400 Blows) (1959, François Truffaut): Fransız Yeni Dalga akımının sembol filmi olan bu yapım, Truffaut'nun genç bir yönetmenken kazandığı büyük bir başarıdır.
- Yeraltı (Underground) (1995, Emir Kusturica): Yugoslavya'nın dağılmasını anlatan bu epik film, festivalin en büyük ödülünü kazanarak Kusturica'yı uluslararası bir figür haline getirdi.
- La Dolce Vita (1960, Federico Fellini): İtalyan yönetmen Federico Fellini'nin bu ikonik filmi, dönemin Roma sosyetesinin yozlaşmışlığını anlatır.
Cannes Film Festivali, sadece filmlerin yarıştığı bir etkinlik değil, aynı zamanda sinemanın toplumsal, siyasi ve sanatsal değişimlerini yansıtan bir ayna olmaya devam ediyor.