17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen, merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi, büyüklüğü 7,4 olan, Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce'de yıkım yaratan Marmara Depremi'nde yakınlarını kaybeden ailelerin acıları tazeliğini hala koruyor.
O yıllarda Bolu'nun ilçesi olan Düzce merkeze bağlı Köprübaşı Ömerfendi köyünde seyyar dondurmacılık yapan 64 yaşındaki Nail Erdinç, depreme eşi ve 3 çocuğu ile yaşadığı 4 katlı müstakil aile apartmanında yakalandı.
Sarsıntının etkisiyle altında dondurma imalathanesinin yer aldığı bina ise tamamen yıkıldı. Depremde, en büyük oğlu 16 yaşındaki Ramazan Erdinç'i kaybeden baba Erdinç, eşi, kızı ve diğer oğlu ile yakınları ve çevredekilerin yardımıyla enkazdan saatler sonra yaralı çıkarıldı.
'Ben canımı değil cananımı, eşimi ve çocuklarımı düşündüm'
Erdinç, binanın 3. katına depremden 3,5 ay önce taşındıklarını, o gece diğer aile üyeleri henüz yerleşmediği için apartmanda kendilerinden başka kişinin kalmadığını söyledi.
O gece yaşadıklarını anlatan Erdinç, şöyle devam etti:
'O gece müthiş bir hava sıcaklığı vardı, camlar ve kapılar açıktı. Normal rutin yaşantımız, akşam yattık. Saat 03.00 gibi küçük oğlumun ağlamasıyla uyandık. Bu niye ağlıyor derken gümleme sesiyle beraber 3 saniyede yerle bir olduk. Tabii ben fazla bir şey hatırlayamıyorum çünkü enkazdaydık. Biz çıkmadık, bizi çıkardılar. Hastaneye götürdüler ama yavrularım nerede diye düşünüyordum. Ben canımı değil cananımı, eşimi ve çocuklarımı düşündüm. Bazı arkadaşlar gelmiş kepçelerle ama devamlı da artçılar olduğu için fazla yanaşamamışlar. Altta 4 tane var her an patlar yanabilir diye düşünmüşler. Kardeşim jeneratörü çalıştırmış. Jeneratörün sesinden bağırmalarımızı duyamamış. Sabah olunca bizi çıkarmışlar. Üzerimizde duvar varmış onu kıra kıra bizi çıkarmışlar.'
'Oğlumun yattığı mezarlık evimizin karşısında'
Erdinç, depremde büyük oğlunu kaybettiğini öğrenince dünyasının başına yıkıldığını dile getirerek, 'Yerle bir olduk, gözümüzü açtığımızda, evimiz, 4 araba, imalathane her şeyimizi kaybettik. Hepsinden öte evlat acısını Allah düşmanıma vermesin. Benim acım daha farklı, yuvam yıkılarak acıyı yaşadım.' diye konuştu.
Zamanın hiçbir şeyi unutturmadığını anlatan Erdinç, şunları kaydetti:
'Oğlumun yattığı mezarlık evimizin karşısında zaten. Bu aradan geçen süre daha çok özlemini artırıyor. Akranlarına bakıyorsun 43, 44 yaşına gelmişler. 'Benim oğlum da yaşasaydı böyle mi olacaktı' diye düşünüyor insan. Benim arkadaşlarım torunlarını askere gönderdi. Ben de işte oğlumu böyle görünce içim yanıyor, parçalanıyor ama ne yapayım. Hesaptaki değil nasipteki oluyor. Allah kullarını imtihana sokar kimisini malından kimisini de canından eksilterek. Biz de imtihana tutulduk, Allah şefaatinden bizi mahrum eylemesin inşallah.'