Bazı soyların kökü toprakta değil, hatırada yaşar. Osmanlı tarihine damga vuran Çandarlıoğulları da bu soyların başında gelir. Ancak onların hikâyesi yalnızca İznik’in kuzeyinde, adını taşıyan bir köyde başlamaz; Anadolu’nun içlerinde, Nallıhan’ın sessiz yamaçlarında da yankısı vardır.
Bir Devletin Gölgesinde Yükselen Aile
Osmanlı’nın ilk yüzyıllarında, “devlet” kelimesiyle birlikte anılan tek aile varsa, o da Çandarlıoğulları’dır. İlk büyük isim Kara Halil Hayreddin Paşa, I. Murad devrinde Osmanlı’ya ilk “kazaskerlik” sistemini getirir; adaletin çerçevesini çizer. Onu izleyen kuşaklardan Halil Paşa, II. Mehmet devrinde vezirliğin zirvesine çıkar, ancak Fatih’in fethiyle birlikte kendi sonunu da hazırlar. Bu hikâye, devletin yükselişiyle düşüşün aynı hanedan içinde nasıl iç içe geçtiğinin en dramatik örneklerinden biridir.
Nallıhan’ın Sessiz Tanıklığı
Yöre halkının belleğinde, “Çandarlıoğulları bu topraklardandı” sözü hâlâ dolaşır. Nallıhan’ın çevresindeki Çandır, Çandarlı, Çandaroğlu adını taşıyan küçük köyler, bu rivayetin izlerini yaşatır. Özellikle Cendere Köyü, halk arasında “Çandarlıoğullarının asıl köyü” olarak anılır. Köyün yaşlıları, geçmişte burada “Paşa soyundan gelen” ailelerin yaşadığını, hatta kimi taş temellerin ve kitabelerin bu soydan kaldığını anlatır. Cendere’nin sessiz taşları, adeta bir zamanlar devletin kalemini tutan ellerin yankısını taşır.
Bazı mezar taşlarında, sönmüş kitabelerde “Çandarlı” soyadı okunur — ya da en azından öyle denir. Bu, tarihî bir kesinlikten çok, yerel hafızanın vefasıdır; bir zamanlar devletin kalemini tutan ellerin, bu topraklarda kök saldığına dair inançtır.
Belgelerin Gölgesinde
Vakıf defterleri incelendiğinde, Çandarlı Halil Paşa’nın Ankara sancağı gelirleri arasında Nallıhan çevresindeki bazı köylerin adları geçer. Bu kayıtlar, ailenin bölgede mal-mülk bağı olduğunu gösterir; fakat “doğum yeri” olarak değil, iktisadi ilişki olarak yorumlanır. Yine de Osmanlı’da her vakıf kaydı bir izdir; çünkü o izler, bir ailenin kökünü nerede arayacağımızı fısıldar.
Bir Efsanenin Kalıcılığı
Nallıhan’da bugün yaşlı birine “Çandarlıoğulları kimdi?” diye sorsanız, muhtemelen “Paşa soyuydular” cevabını alırsınız. Belki mezar taşlarını, belki eski vakıf duvarlarını gösterirler. Tarihî belgeler bu iddiayı tam doğrulamaz ama halkın belleği onu canlı tutar. Çünkü bazen bir efsane, arşivden daha uzun yaşar.
Son Söz
Çandarlıoğulları’nın hikâyesi, yalnızca bir ailenin değil, merkez ile taşra arasındaki görünmez bağın hikâyesidir. Devlet İznik’te doğmuş olabilir ama kökleri Nallıhan’ın, özellikle de Cendere’nin taş toprağına dokunmuştur. Belki bu yüzden, Nallıhan’ın rüzgârı hâlâ eski bir unvan fısıldar: “Paşa soyundan geldik.”