Ancak artık umut var.
Çocuk hematologları, löseminin eskisi gibi “çaresiz” bir hastalık olmadığını söylüyor. Günümüzde tedavi başarısı oranı yüzde 95’e ulaşmış durumda. Bu, hem çocuklar hem de aileleri için büyük bir umut ışığı.
2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası kapsamında ülke genelinde farkındalık etkinlikleri düzenleniyor. Hatta CHP Genel Başkanı Özgür Özel, farkındalık yaratmak amacıyla grup toplantısına yakasında pembe kurdeleyle çıkarak destek vermişti. Bu tür sembolik jestler, toplumda farkındalık oluşturmak açısından son derece değerli.
Sinsi başlayan bir hastalık
Uzmanlara göre lösemi, çocuklarda genellikle sinsi belirtilerle başlıyor. Bu nedenle erken tanı, hastalığın gidişatında hayati bir rol oynuyor.
İştahsızlık, kansızlık, kilo kaybı, bacaklarda ağrı, cilt altında morluklar, burun ve diş eti kanamaları, ateş…
Bu belirtiler, löseminin habercisi olabilir. Hastalık yalnızca kemik iliğini değil; lenf bezleri, dalak, karaciğer ve merkezi sinir sistemini de etkileyebilir. Bu yüzden baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, görme bozuklukları gibi farklı şikâyetler de görülebilir.
Moralin gücü
Lösemi tedavisinde en önemli unsurlardan biri, moraldir.
Tedavi süreci sadece ilaçlardan ibaret değildir; ailelerin ve çocukların psikolojik dayanıklılığı, tedavi başarısında belirleyici olur.
Tedavi, destekleyici uygulamalarla başlar: Kan değerleri düşük olan hastalara donörlerden kan verilir, enfeksiyon riskine karşı önlemler alınır, organlar kemoterapinin yan etkilerinden korunur.
Yaklaşık 4 ila 6 haftalık yoğun bir süreçte yüksek doz kemoterapiyle “blast” adı verilen olgunlaşmamış kan hücreleri yok edilir.
Elbette bu süreç kolay değildir. Kemoterapi yalnızca kötü hücreleri değil, vücudun yararlı hücrelerini de etkiler. Saç dökülmesi, halsizlik, ağız yaraları, bağışıklık sisteminde zayıflama… Tüm bunlar çocukların hem bedenlerini hem de ruhlarını yorar.
Ancak bugün tıbbın geldiği nokta, ailelere yeniden umut veriyor. Doğru tedavi ve güçlü moral desteğiyle başarı oranı yüzde 85-95’lere ulaşabiliyor.
Ruhsal destek şart
Lösemi, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir mücadeledir.
Uzun süren tedavi dönemleri, hastanede geçen günler, saç dökülmesi, sosyal hayattan uzak kalmak...
Tüm bunlar, küçük bedenlerde büyük duygusal yükler yaratıyor.
Kaygı, korku, öfke, hatta depresyon…Bu nedenle çocukların psikolojik desteğe, sevgiye ve anlayışa her zamankinden fazla ihtiyacı var. Onlara sadece ilaç değil, umudu da vermek gerekiyor.
Bugün artık lösemi, tıp dünyasının yenilmez hastalıklarından biri değil.
Ama unutmayalım; en güçlü ilaç hâlâ sevgi, en etkili tedavi hâlâ moral.
Lösemili çocuklar haftasında onların yanında olalım, maskelerin ardındaki cesareti görelim. Çünkü her küçük savaşçı, bize yaşamın değerini bir kez daha hatırlatıyor.