Kurşuna Dizilen Bir Aydın: İsmet Toto ve Arnavutluk’ta Kemalist Esintiler

Abone Ol

1930’lu yılların Arnavutluğu, Avrupa'nın kenarlarında yer alan küçük ama büyük hayalleri olan bir ülkeydi. Kral Zogu’nun yönetiminde, modernleşme çabaları ile otoriter yönetim arasında gidip gelen bir atmosferde genç bir kuşak, ülkenin geleceğini yeniden düşünmeye başlamıştı. Bu kuşağın en parlak isimlerinden biri olan İsmet Toto, yalnızca siyasal bir figür değil, aynı zamanda bir düşünür ve yazardı. En çok da kaleme aldığı Atatürk – Bir Liderin Portresi adlı eserle hatırlanır. Fakat bu eser, onun yaşamına da mal olmuştur.

Doç. Dr. Halil Özcan’la yapılan bir söyleşide ayrıntılarıyla tartıştığımız gibi, İsmet Toto’nun Atatürk’e duyduğu hayranlık, yüzeysel bir hayranlık değildi. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini, Kemalist devrimlerin arka planını, özellikle halk egemenliği fikrini yakından izlemiş ve bu süreci kendi ülkesine uyarlamaya çalışmıştı. Kitabı bu anlamda yalnızca bir biyografi değil, aynı zamanda Zogu rejimine yöneltilmiş örtük bir eleştiridir.

Kitabında Atatürk’ü yalnızca bir askeri deha olarak değil, “halka yönelen devlet aklının” temsilcisi olarak sunar. Türk Devrimi’nin başarılarını, halkçılık ve laiklik ilkeleri çerçevesinde değerlendirirken, Arnavutluk’taki feodal bağların, dinin siyasi alandaki etkisinin ve kralcı yapının ülkeyi geride bıraktığını dile getirir. Bu satırlar dönemin rejimi için açık bir tehdit olarak algılanır.

Söyleşide Halil Özcan’ın dikkat çektiği bir başka nokta da Toto’nun gençlik hareketleriyle kurduğu bağdır. Üniversitelerde ve liselerde yaptığı konuşmalar, kısa süre içinde ülke genelinde bir etki yaratır. Özellikle Kemalist reformları örnek gösterdiği konuşmalar, birçok genç arasında Türkiye’ye dönük bir ilgiyi tetikler. Bu durum Zogu rejiminin istihbarat ağı tarafından dikkatle izlenmiş, Toto’nun faaliyetleri "isyana teşvik" olarak değerlendirilmiştir.

1934 yılında, kitabın yayımlanmasından sadece birkaç ay sonra, gizlice tutuklanır. Hızlıca kurulan bir özel mahkemede yargılanır. Duruşmalar kamuya kapalıdır. Resmî gerekçe "devlete karşı komploculuk" olsa da esas mesele açıktır: Toto’nun Türkiye’yi model alan reformist söylemi, mevcut rejimin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Aynı yılın sonbaharında, gizli bir infazla kurşuna dizilir. Ailesine, “devletin yüksek menfaatleri gereği sessiz kalmaları” emredilir.

Doç. Özcan’ın vurguladığı gibi, İsmet Toto’nun hikâyesi, yalnızca bir bireyin trajedisi değil, aynı zamanda Balkanlar’da Türkiye’nin nasıl algılandığının da bir yansımasıdır. “Kemalist devrim, yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmadı; Arnavutluk gibi ülkelerde de hem umut hem tehdit olarak algılandı,” diyor Özcan.

Bugün Arnavutluk’ta İsmet Toto’nun adı, resmi tarih kitaplarında geçmez. Ancak akademide ve genç araştırmacılar arasında onun mirası yeniden keşfediliyor. Bazı üniversite çevrelerinde onun adıyla anılan sempozyumlar ve yayınlar dikkat çekiyor. Türkiye’nin reform süreciyle Balkanlar arasında kurduğu erken dönem bağlardan biri olarak İsmet Toto’nun adı, geç de olsa hak ettiği saygıyı kazanmaya başlıyor.

Tarih çoğu zaman, gürültülü figürlerden çok, sessiz ama cesur bireylerin izinde derinleşir. İsmet Toto da işte böyle bir isimdir: Anadolu’dan esen modernleşme rüzgârını, Arnavut dağlarının sessizliğine taşıyan ama bu uğurda susturulan bir ses.