Kılıçdaroğlu Daha Ne Yapsın?

26 Ağustos’ta Afyon Kocatepe’de konuşan İYİ Parti lideri Meral Akşener, önceki seçimlerde ittifak ortağı olduğu CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na sert eleştirilerde bulundu, Mayıs ayında yapılan seçimleri kaybetmelerinin sorumluluğunu imalı sözlerle Kılıçdaroğlu’na yükledi, önümüzdeki yerel seçimlere partisinin adayları ile katılacağını açıkladı.
İzleyen günlerde İYİ Parti İzmir Milletvekili Ümit Özlale, katıldığı televizyon programlarında, “Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş artık CHP’nin belediye başkanlarıdır, artık bizim cumhurbaşkanı adayımız değildir” şeklinde açıklamalar yaptı.
Medya mensupları, Meral Akşener’in eleştirilerini soruyorlar, Kılıçdaroğlu, “Akşener hakkında konuşmam siyasi nezaketsizlik olur” yanıtını veriyor.
1993 yılında Tansu Çiller’in kurduğu koalisyon hükümetinde DYP kanadından Devlet Bakanı Ahmet Şanal’ın basın müşavirliği görevine atanmıştım, sonrasında da 2007 yılına kadar değişik hükümetlerde değişik bakanlarla çalıştım.Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Ak Parti’nin ilk başbakanı Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan dönemlerinde Başbakanlık’ta basın müşaviri kadrosunda görevlerde bulundum, devletimizin nasıl yönetildiğini, siyasetin nasıl işlediğini yakından izleme imkanım oldu. Zaten bir gazeteci olarak bunların öncesinde de Süleyman Demirel, Turgut Özal gibi unutulmaz politikacı ve devlet adamları ile defalarca yurt içi seyahatlere katılmış, makamlarında yüzyüze başbaşa görüşmelerde bulunmuş, röportajlar yapmıştım.
Son yıllarda kamuoyunda, sosyal medyada ve halk arasında geçmişteki liderlerin değerlendirmelerine tanık oluyorum, “Ecevit, bugüne kadar gelmiş geçmiş en dürüst, insana saygılı, nezaketli ve devletini milletini koruyan liderdi” deniyor.
16 Şubat 1999’da PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’ın Afrika ülkesi Kenya’da yakalanıp getirilmesi ile yıldızı parlayan azınlık hükümeti başbakanı Ecevit, aynı yılın Nisan ayında gerçekleştirilen seçimlerde birinci parti olmuş, Ecevit Başbakanlığında DSP-MHP ve ANAP Koalisyon Hükümeti kurulmuştu. 1997 yılından beri basın müşavirliği görevini sürdürdüğüm Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan bu hükümette Başbakan Yardımcılığı görevine getirilmiş, ben de basın müşavirliğine devam etmiştim.
Burada okurlardan özür dileyerek yaşadığım kişisel bir olayı aktaracağım. Halk Bankası Bizim Bakanlığa bağlı idi, 150 personel alınacakmış, benim de büyük kızıma iş ararken şansımızı denemek istedik, yakın dostluk kurduğumuz Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen’e söz ettim, sınavlar Halk Bankası’nın İstanbul Fındıklı’daki ek binasında yapıldı, kızımı bizzat kendim götürdüm, sınava girdi, sonrasında listeler açıklandı ve kızım da 150 kişilik kazananlar listesinde yer aldı. Ancak Halk Bankası sınavını kazananlar daha işe başlamadan Ecevit’e bir ihbar ulaştırılmış, bankanın alacağı personelin, partililer ve yakınlarından oluşturulduğu öne sürülmüş, Ecevit’in ani bir talimatı ile hemen o sınavlar ve listeler tamamen iptal edilmişti.
İşte bu yüzden hak, hukuk, adalet, özgürlük, demokrasi denilince ilk akla gelen Ecevit’tir. Devletin yönetiminde bulunmuş tüm siyasetçilerin çocukları, kardeşleri, yeğenleri, akrabaları, hatta partilileri, o dönem iktidar olanaklarından yararlanmışlar, haksız makam, mevki ve kazançlar elde etmişlerdir, ancak bu konuda sadece Ecevit için en küçük bir kötü örnek gösterilemiyor. Üstelik, yönetimden memnun olmayan bir esnaf, elinde koca yazar kasası ile başbakanlık merkez binasının merdivenlerine kadar gelebiliyor, tam Başbakan Ecevit önünden geçerken, “Sayın Başbakan, artık dayanacak gücümüz kalmadı” diyerek elindeki yazar kasayı Ecevit’in önüne fırlatacak kadar hak ve özgürlükleri kendisinde bulabiliyordu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset tarzı, kendisine yöneltilen her türlü eleştiri ve suçlamalar karşısında bile devlet terbiyesinden, erdem ve nezaketten uzaklaşmaması, bana Ecevit’i anımsattı.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “22 yılda kalitemize uygun, kendi kalibremizde bir muhalefet bulamadık. Muhalefet. onca seçim yenilgisine rağmen hatalarından ders almadı. Kılıçdaroğlu ve CHP’li oligarkların bu pişkinlikleri, en fazla Gazi’nin hürmetine CHP’ye oy veren vatandaşlarımızı rahatsız etmektedir,” şeklindeki sert açıklamalarına yanıt vermedi, Erdoğan’ın seçim çalışmalarında “Bu muhalefete öyle bir çakalım ki, bir daha bellerini doğrultamasınlar” sözlerini hatırlatıp, “Sayın Erdoğan, biz siyaseti kişisel öfkelerimiz, ihtiraslarımız için yapmıyoruz, kavgayla, hakaretle, küfürle işimiz yok bizim?” diyemedi.
Bir yandan iktidar vuruyor Kılıçdaroğlu’na, bir yandan birlikte yola çıktığı ortakları...
Devletin tüm güçlerini arkasına alan, her türlü montaj kasetlerle, pragmatik yollarla seçime giren Erdoğan karşısında tek başına mücadele ederek yüzde 48 oy toplayan Kılıçdaroğlu, daha ne yapsın?