Kadın sorunu değil sınıf sorunu mu?

Rahmetli Mina Urgan Türkiye’de kadın sorunu değil sınıf sorunu olduğunu yazmıştı. İçinde doğup büyüdüğü ekonomik sorunu olmayan eğitimli sınıfta kadınların ayrımcılığa uğramadığını ve özgür olduklarını, dolayısıyla sınıf sorununun çözüldüğü bir toplumda kadın sorununun kendiliğinden ortadan kalkacağını düşündüğünü yazıyordu.
Sınıf sorunu ile kadın sorunu aynı mıdır? Sınıf sorunu öylesi büyük bir beladır ki sadece birkaç yıllık ekonomik kalkınma ile çözülemez. Önce herkesin karnını doyurup hastalandığında doktorunu-ilacını verip sonra kendisi, ailesi ve çoluğu çocuğu için gelecek kaygısını yok ederek başlamalı ve ardından bunu onlarca yıl kesintisiz uygulamalısınız. Bu güven duygusu ile yavaş yavaş sakinleşen insanın bir yandan da iyi bir eğitim almasını da sağlamalısınız. Ülke nüfusu bizdeki gibi 80 milyon ise Allah yardımcınız olsun, falsosuz uygulamada bile ömrünüz emellerinizin gerçekleştiğini görmeye yetmeyebilir. Yani sınıf farkını ortadan kaldırmak uzun soluklu ve çetrefilli bir iştir. Çat diye darbe, devrim, ya da seçimle gelen değişik parti ile sınıf farkını bir anda ortadan kaldıracağım derseniz yapabileceğiniz tek şey eskilerinin yerine yeni sınıflar yaratmak olur.
Sınıf sorunu ortadan kalkınca kadın sorunu da yok olur mu? Sınıfları gerçekten ortadan kaldırabilmiş nadir ülkelerden olan İsveç ve Norveç’e baktığınızda bu savın doğru olduğunu görebiliyorsunuz, o ülkelerde kadın sorunu yok. Birkaç milyon nüfus ve stabil ekonomi sonunda onlarda işçi artık gelecek korkusu içerisinde ve istediği şeyi bile yemekten ya da istediği yere tatile gitmekten mahrum bir profil değil. Mühendis ile işçi az bir farkla benzer hayatı yaşayabiliyor. Zaten o ülkelerde, teorik olarak işçi sınıfının haklarının savunulmasından sorumlu olması gereken sol partilerin söylemlerine baktığınızda bizim solcularınkinden çok farklı ifadeler bulursunuz. Onlarda sol partiler artık daha farklı amaçlara evrilmiştir; kimisi yeşil bir dünya, enerji tasarrufu, sosyal sorumluluktan bahsediyordur, bir diğeri LGBT haklarının savunucusu olmuştur. Neden mi? Zavallı solcunun kurtarması gereken bir işçi sınıfı ayrımcılığı kalmamıştır ki; orada işçi çoktan refaha kavuşmuştur, solcu kimi kurtarsın? O da haliyle ozon tabakasını, yeşil doğayı, trans bireyi, bisikletli haklarını kurtarmaya çalışır. Bizim ülkemizde solcu olmak zor ama iyi gelişmiş ülkede de kolay bir şey gibi görünmüyor uzaktan bakınca. Neyse ki böyle ülke sayısı iki veya üçü geçmiyor. Avrupa’nın büyük kısmı aşırı sağ partilerin yükseliş tehlikesi altında yaşıyor ve sınıf sorunları da var, kadın sorunları da…
Ekonomik refaha ulaşmış Suudi Arabistan gibi ülkelere baktığınızda kadın sorununun yerinde saydığını görüyorsunuz. O halde kadınına hayatı zehir etmek sırf fakirin zaafı değil. Ya da Suudi Arabistan sınıf sorununu mu çözemiyor? İslamiyet Hristiyanlıktan daha sosyalist bir din olduğuna göre neden Mina Urgan Arap toplumunda haklı çıkamıyor. Yani Araplar neden zenginleştikçe kadınlarına özgürlük vermiyorlar? Neden paraları ve güven duyguları onları kadınlarıyla eşit oldukları bir sisteme götüremiyor, bu da anlayabildiğimiz bir şey değil.
Yani belki de rahmetli Mina Urgan fazla iyimserdi. Belki gerçekten de ekonomiden, dinden, sınıftan bağımsız olarak başlı başına bir insan hatası olarak ele alınması gereken kadın sorunumuz vardır. Ne kadar eğitseniz ve güven verseniz de kadınını kendisiyle eşit göremeyecek bir bakışı, sağ veya sol görüşten arındırıp apayrı bir inceleme altında iyileştirmeye çalışmak gereklidir. Zaten bizim ülkemizin sağcısı da solcusu da nevi şahsına münhasır… Her ülkede göçmenlere solcular sahip çıkıp sağ görüşlüler bu zavallılara uyuz okurken biz de sağ hükümet göçmenleri kollarken solcular “ Göçmenler gitsin” diye naralar atıp göçmen mahallelerin suyunu kesmeye kalkıyor. İşçi sınıfı sol partiye değil Reis’e güveniyor. Ülkemizi pek duymamış ama bir vesileyle bizi inceleyip hakkımızda rapor hazırlaması istenilen bilumum yabancı toplum bilimcilerin ilk şaşırdıkları şey bir ülkede bu kadar çok işçi varken nasıl oluyor da herhangi bir sol partinin bir türlü iktidara gelemiyor olduğu; adam işçi neden 20 yıldır sağ partiye oy veriyor anlayamıyor.
Bizim kadın sorunumuzla gerçek mücadeleye siyasi partilerin her türlü cemaat ile ilişkisini keserek başlamamız lazım. İsmailağa cemaati gidip Taliban ile alenen görüşemez, ortak tabanda dernek kuramaz, bunu yapan cemaatin faaliyetleri durdurulmalıdır. Önce kadın konusunda uç görüşe sahip taraflar durdurulmalıdır ki kadının alınıp satılabilir veya 6 yaşında evlendirilir bir “şey” olmadığını anlayabilsinler. Biz henüz mevzunun çok başındayız…
Ülkemizde yaşayan Iraklı bir aile 16 yaşındaki kızlarının evlenmesine izin verilmesi için mahkemeye başvurmuş. Mahkememiz reddetmiş. Tebrik ediyor ve bu sağlıklı kararların devamını diliyoruz.