Geçen hafta 15 yaşındaki kız çocuğunun ve arkadaşının kendi yaşlarındaki çocuklardan gördüğü şiddet karşısında bir kova soğuk su yemiş gibi olduk. Merve kitaplarını almak için okula gitti sonra arkadaşlarıyla okulun karşısındaki parkta oturdu. Orada bir şeyler başladı, aynı okula kitap almaya gelmiş bir grup çocuğun sözlü tacizine maruz kaldılar. Çağrı isimli bir çocuk tacize engel olmaya çalıştı ama onu da dövüp kulağını kestiler. Merve ve arkadaşları kaçmaya çalıştılar ama insan korkunçluğu önlerine geçti, daha kalabalık bir grup halinde yeniden karşılarına çıktılar ve Merve’nin yüzüne bir inşaat taşını fırlattılar, burnu dağılmış ve 5 dişi kırılmış kız için “şanslıymış” derken söylediğimize kendimiz de şaşırıyoruz.
Durup düşündüğümüzde bu olayı kafamızda nereye koyacağımıza karar vermek çok zor. Olaya karışan herkes çocuk. Fakat bu konu akran zorbalığı denilip geçilemez, çok farklı boyutlarda bir şiddet olgusuyla karşı karşıyayız.
Bir insana inşaat veya kaldırım taşı fırlatırsanız ölümüne bile neden olabilirsiniz. Karşımızda şiddete meyilli ve öfke kontrolü problemli bir çocuk grubu olduğu besbelli. Merve’yi kurtarmaya çalışan arkadaşını da dövüp kulağını kesebildiklerine göre organize ve paylaşımlı şiddet suçu var. Sıradan bir günde birinin kulağını kesmek için yanında kesici alet taşıyan biri olmak gerekir, bu çocuklar yanlarında kesici bıçak taşıyorlar. Merve yerde baygın halde 15-20 dakika hareketsiz kaldığında saldırganlar muhtemelen ölmüş olacağından korkuyorlar, burada vicdandan bahsetmiyoruz, kendileri için korkuyorlar çünkü aynı okulda öğrenci oldukları ve güpegündüz kim olduklarını pek çok kişi gördüğü için olaydan sıyrılamayacaklarının farkındalar. Taşı Merve’nin yüzüne atan çocuk kendi babasını arıyor ve yardım istiyor. Merve’ye bir şey olacağından, oracıkta küçücük bir çocuğun hiç yere ölmesinden mi korkuyor? O sadece Merve ölürse yıllarını hapiste geçirecek olmaktan korkuyor, yerde yatan baygın kız umurunda bile değil. Baba geliyor, Merve’yi alıp hastaneye götürüyor ve oradan Merve’nin ailesini arayıp haber veriyor. Hastaneye gelen aileye “Ben oradan geçiyordum, sıran vatandaşım” diyor, Allah hiç kimseyi böyle şeylerle sınamasın.
Saldıran çocuk, saldırdığı kızın öldüğünü sanıp ödü koptuğunda babasını arayabildiğine göre karşımızda sahipsizlik ve çaresizlik nedeniyle başkalaşım geçirmiş bir talihsiz yok. Bu çocuğun bir ailesi ve en azından mantıklı davranabilen bir babası var. Bu baba da acaba olayı hiç kimse görmemiş olsaydı, Merve’yi orada bırakıp çocuğunu alarak kaçacak mıydı diye düşünmeden edemiyor insan.
Akran zorbalığını unutalım. Merve’yi kurtarmaya çalışan Çağrı’nın sözlerini dinleyelim : “‘En son beni o kadar dövdüler ki yüzüme zarar verecekler, kesecekler gibi yere kapaklandım, yüzümü kapattım. Birinin kulağımı tutuğunu hissettim, refleks kafamı çevirmemle beraber bir acı hissettim.”
Merve’nin annesi ve babası olaydan sonra çok güzel teKabulpki verdiler. Konuyu örtbas etmeyip gözler önüne sererek hepimize okullardaki gerçeğimizi gösterdiler. Özellikle annesi çok düzgün duruş sergiledi. Kızının saldırıyı ucuz atlattığını, Allah’ın çocuğunu onlara bağışladığını söyledi. Ama herkesin yaptığı hatanın bedelini ödemesi gerektiğini söyledi. “İnşallah güzel bir ceza alırlar” diyecek kadar samimi ve içten. Merve bu travmayı kolay atlatamayacak. Şu an korkudan annesine ve babasına yapışık yaşıyormuş. Ama toparlanacak çünkü ona sahip çıkan iyi bir ailesi var.
Üç hafta önce bir inşaatta 17 yaşındaki bir kız çocuğunun cesedi bulunmuştu. Araştırma sonucu ortaya çıkmıştı ki, çocuk devlet koruması altındaydı. 2 yaşında evlat edinilmiş, 12 yaşında devlete geri verilmişti, sahipsiz bir çocuktu. Sevgilisi sandığı adamla inşaata gitmiş ve orada beraber olmuştu. Adam yanındaki kuzeni ile de birlikte olmasını istediğinde reddetmişti.
Reddettiği için dövülerek öldürülmüş ve cesedi orada saklanmaya çalışılmıştı. Öldüren alçak “Kuzenimle de beraber olmasını istedim, kabul etmedi, bir tekme vurdum ve asansör boşluğuna düştü” diye açıklama yaptı. Zalim hayat! Adı Yasemin Cemre idi. Kim bilir yavrunun ne hayalleri vardı? Bir annesi ve babası olsaydı bir inşaatta böylesine sona erecek talihsiz bir hayat yerine, belki de yüzüne kaldırım taşı atıldığında ailesinin kol kanat gerip iyileştireceği tatlı bir çocuk olacaktı.
Çocuklar kendilerine sahip çıkamazlar. Biz onlara sahip çıkmalıyız.