Ankara’nın en önemli değerlerinden olan Hacı Bayram-ı Veli, gün geçtikte öğretileri unutulmakta ama ziyaretçisi artmaktadır. Ankara’dan dünyaya öğretilerinin yayılması ve anlaşılabilmesi için Roma Mabedi, Augustus Mabedi ve Hacı Bayram-ı Veli türbesinin UNESCO’nun kalıcı miras listesine alınması gerekiyor. Birçok devletin kurulduğu ve birden fazla dinin ortak noktası haline gelen alanla ilgili, Ankara’nın Sırrı Hacı Bayram-ı Veli kitabı üzerine merak edilenleri Pınar Öztürk sizler için cevapladı.
- Pınar Öztürk kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
- Pınar Öztürk: 17 yıl boyunca devlet memuru olarak İngilizce öğretmenliği yaptım. Ardından bütüne hayrım olsun istedim ve hayatımı sivil toplum kuruluşu haline gelebilecek bir modele soktum. Dolayısıyla mesleği bırakmam gerekti. Öncelikle çalışmalarımı Ankara Kent Konseyi Hacı Bayram-ı Veli Kültürel Etkileşim Çalışma Grubu’nu kurarak başladım.
“HACI BAYRAM-I VELİ HAZRETLERİNİ GÜNCEL HAYATTA YAŞATMAK İSTEDİK”
- Hacı Bayram-ı Veli’yi neden anlatmak istediniz?
- Pınar Öztürk: Hacı Bayram-ı Veli hazretlerini güncel hayatta yaşatmak istedik çünkü çok köreldiğini fark ettik. Hiç doğru anlatılmadığını hiç doğru aktarılmadığını, doğru ulaştırılamadığını; çocuklara, gençlere, kadınlara hiçbir şekilde doğru ifade edilmediğini fark ettik. İnsanlar dua edip veya ağlayıp, sıkıntılarından bahsedip işlerini hallettikten sonra güncel hayat içerisinde Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin öğretisini, felsefesine yönelik hiçbir şey kalmıyor. Hem dua edilebilecek hem de bilim merkezi haline getirilmesi gereken bir yer. Hacı Bayram-ı Veli hazretleri döneminin en büyük alimlerinden biriydi. Kara Medrese adında bir medresesi vardı. Dönemin akademik olarak profesör unvanına sahipti. Onun için gelecekle ilgilenen, geleceği öngören, gelecek için şu gün düzeltmeye çalışan bir bilim insanı. Hırkasını göstererek veya türbesinin kapısında fotoğraf çekinerek Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’ni anlatamayız. Ankara gibi bir yerde Türkiye’nin başkentinde bu kültür tamamen karanlıklara bürünmüş durumda. Buranın hem ulusal hem de uluslararası bir turizm destinasyonu haline gelmesi lazım. Burada hem İslam dini hem bilim hem ilim hem de rol model olarak Hacı Bayram-ı Veli gençlere ve çocuklara anlatılabilir. Ankara’mızda böyle bir çalışma yoktu. Buna ihtiyaç duyduk ve biz başkanımız Halil İbrahim Yılmaz ile ne yapabileceğimizi konuştuk. Konuşmanın sonunda grubu kurduk. Grupta çoğunlukla akademisyenler yer alıyor. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ve diğer üniversitelerden akademisyenler bulunuyor. Belediyenin müdürlüklerinde bulunan bürokratlar yer alıyor.
“HACI BAYRAM-I VELİ ANMA HAFTASI YAPTIK”
- Hacı Bayram-ı Veli’yi anlatabilmek için ne gibi çalışmalar yaptınız?
- Pınar Öztürk: Grup içerisinde yer alan akademisyenler, bürokratlar ile görüştük ve sosyal medya içerikleri oluşturduk. Onları sosyal medya hesaplarında paylaştık ve Hacı Bayram-ı Veli’nin hayatını İngilizce olarak anlattık. Turistler ve yabancı insanlar da dinlesin diye böyle bir çalışma yaptık. Bu süreçten sonra araya pandemi girdi, bu süreçte birçok şey yavaşladı. Sonrasında bir sergi hazırladık. Sergimizi Ankara Kent Konseyi merkezinde açtık. Ankara’nın çeşitli belediyelerinde ve Türk Tarih Müzesi’nin içerisinde sergimizi gösterdik. Sonrasında Kültür Ve Turizm Bakanlığı himayelerinde Hacı Bayram-ı Veli anma haftası yaptık. Bu daha önce ülkemizde yapılmamış bir anma haftasıydı. Yedi gün sürdü ve her gün farklı bir konu başlığı ile Hacı Bayram-ı Veli’yi anlattık. Genellikle akademisyenleri anlattık ama halka açık bir şekilde halkın dilinden anlattık. İki tane musiki konserini yine Kültür Ve Turizm Bakanlığı ile gerçekleştirdik. Lokmalar dağıttık ve geleneklerimizi yaşattık.
“KALICI ESER BIRAKMAK İSTEDİK VE KİTAP YAZDIK”
- Kitabın hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz?
- Pınar Öztürk: Yapılan çalışmaların ardından da biz bu kültürel mirasın içerisine kalıcı bir şey bırakmamız lazım, dedik. Biz gittikten sonra da insanların açıp okuyabileceği veya bu eseri alıp başka bir şehre, başka bir ülkeye gönderebileceğimiz yazılı bir kaynak olmasını istedik. Kitap yazmaya karar verdik. Biz sivil toplum kuruluşuyuz ve hiçbirimiz Hacı Bayram-ı Veli uzmanı değiliz. Ve şöyle bir durum var: Mevlânâ gibi elimizde bir kaynağımız yok, dört tane eseri var bunlar da şiir. Hacı Bayram-ı Veli’nin bize bıraktığı sadece dört tane şiir. Kaynağımız ve basılı bir eser yok. Biz bu durumu Ankara genelinde çözemeyeceğimizi fark ettik ve bütün genele yayalım dedik. Bununla ilgili ve bizi anlatan bir mail hazırladık. Türkiye’deki bütün üniversitelerin bu konuyla ilgili çalışan fakültelerine maili gönderdik. İlahiyat ve Türk dili edebiyatı ile ilgili fakültelerdi. Bu maillere 12 tane hocamız geri döndü. Farklı konular ve konu başlıkları ile farklı bakış açılarıyla Hacı Bayram-ı Veli’nin anlatıldığı bir eser ortaya çıktı. Altı ay kadar mail trafiği sürdü. Bu kitap aslında bir buçuk yıllık bir hikâye. Sonrasında bütçesini Anadolu Evliyaları Derneği karşıladı. Bizim kendi derneğimiz. Anadolu Evliyaları Derneği şöyle ki: Ankara Kent Konseyi’nin bir delegesi Hacı Bayram-ı Veli Kültürel Etkileşim Çalışma Grubu üyeleri tarafından kurulmuş bir dernektir. Böylelikle bin adet kitap bastık ve ücretsiz olarak dağıtıyoruz. Asla satmıyoruz. Ankara Kent Konseyi’nde ilk lansmanını yaptık ve birkaç lansman daha yapılacak. Herkese hayırlı uğurlu olsun çünkü çok farklı bir eser oldu. Bir ilahiyatçının bakış açısı ile anlatmak var bir de 12 ayrı kişinin bakış açısı ile anlatmak var. Ama biz Hacı Bayram-ı Veli alanının kalıcı mirası listesine geçip, dünya mirası statüsü kazanmasına çalışıyoruz. Şu an geçici miras listesi girdiği şekli şöyle: Caminin tarihi yapısı ve dokusu ile girsin isteniyor oysa ki cami dokusu değiştiği için ortada tarihi bir eser kalmadı. Bizim istediğimiz kısım ise yanında bulunan Roma Mabedi, Augustus Mabedi ile olan ilişkisi üzerine. UNESCO kriterlerinden bir tanesinde şu var: Eşsiz olma özelliği. Hacı Bayram-ı Veli hazretleri yüzyıllar önce bozkırda başka yer yok muydu da buraya geldi? Buraya neden yaptı? Veya burası bir tapınak ve benim dinime, kültürüme aykırı ben bunu yıkıyorum diyebilirdi. Ama düşünülenin aksine mabedinin saçak sistemini, çatısını mabedin duvarının üstüne koymuş ki siz mabedi yıktığınız an camiyi yıkarsınız. Cami yıkmak da bizim dinimizde çok aykırı bir hareket. Bu olmasın diye kendini feda edercesine mabedin üzerine saçak sistemi ile koruma altına almış. Burada dostluk, barış anıtı, kültürel mirası koruma hamlesi, geleceğe yatırım ve bütün farklılıklarla beraber kardeşçe yaşayın fikri ile ortaya çok büyük bir olgu koymuş. Bu bağlamda düşündüğümüzde UNESCO’ya girebileceğimizi düşünüyoruz. Dünya kültür mirası özelliği kazanıp, bunu koruma altına alabileceğimizi düşünüyoruz. Ahilik ve Hacı Bayram-ı Veli birbirine bağlı iki kavram. Ahilik kavramı üzerine Hacı Bayram-ı Veli kendiyle hal etmiş bir insan. Çünkü bir öncü ve bir lider. Eser yazmamış ama toplumu tarıma yönlendirmiş ve ticari ahlaki bir modelde getirmiş. Şu anki ticaret odaları gibi bir durum. Burada Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin yaptığı Ahi Devleti’nin de varlığının ispatı gibi aslında. O yüzden kitap çok yönlü.
MANSUR YAVAŞ İKİNCİ KİTABIN AKŞEMSETTİN ÜZERİNE OLMASINI İSTEDİ
- Pınar Öztürk: Akşemsettin Hazretleri’ni ikinci kitabımızda çalışacağız. Mansur Yavaş beye ben kitabı hediye ettiğimde ‘Pınar hocam ikinci kitabınız Akşemsettin üzerine olacak ve ben de birçok materyal var. Ben Beypazarı belediye başkanlığı yaptığım dönemde akşemsettin hazretleri ile ilgili bilgileri toplamıştım’ dedi. Desteği kendisinin vereceğini ve ikinci kitabın Akşemsettin üzerine olmasını istedi. O kitabımızda Ankara’nın başkent oluşuna da değinebiliriz. Sergilememiz de o konulara değindik ve anlattık.
“SON DÖRT YILDIR HACI BAYRAM-I VELİ HAZRETLERİNİN ANLATMAK İÇİN MÜCADELE VERİYORUM”
- Ankara halkı bu konuda neden bu kadar unutkan? Ankara’da bu konuyla ilgili çözüm üretilemeyip neden genele yayıldığı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
- Pınar Öztürk: Ankara’dan kitap ile ilgili yola çıktığımızda birkaç üniversite hocası ile görüştüğümüzde Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin bıraktığı bir eser olmadığı için biz derslerimizde öğrencilerimize bile bıraktığı dört şiir üzerinden kendisini anlatıyoruz. Bir kitap haline getirebilecek kadar elimizde bilgi yok. Benim burada bir soru aklıma gelmişti ve sorum şöyle: Hiç yaratıcılığınız da mı yok? Bir kurgu yapamıyor musunuz? Bir kurgusal kitap olabilir veya romana dönüştürülebilir. Bence şöyle düşündüler: Biz yazacağımızı yazdık, üzerine kendi kendimize tekrara düşeriz diye gayret edip, çaba göstermek istemediler. Oysaki bir yandan maaşlarını da Hacı Bayram-ı Veli uzmanı oldukları için de alıyorlar. Ben bir sivil toplum kuruluşu lideri olabilirim ama sen Hacı Bayram-ı Veli uzmanısın. Benim yanlışımı düzeltecek ve benim eksiğimi gidereceksin. Bana destek olup, mentorluk edeceksin ki ben daha iyi şeyler ortaya koyabileyim. Yüzümüzü çok kapıları kapandı. Kendimi birçok sefer sorgulamama neden oldular. Biz bir kitap çıkarmayı istiyoruz ve kitaba destek olmak istemiyorlar. Zaten kitap okumayan bir ülkedeyiz. Siz akademisyensiniz. Birde Ankara Kent Konseyi’ne karşı bir farklı bakış acısı vardı. Sivil toplum kuruluşu dediğimiz şey tam olarak siyaset üstü bir yapıdır. Gerektiğinde de ilim siyaseti bilip siyasetçilerle bir araya geldiğinde kendi sivil toplumun için fayda edebilmek için onlarla eşzamanlı çalışmayı bileceksin. Türkiye’nin hiçbir yerinde kent konseyleri içerisinde manevi bir çalışma grubu yok. Sizin kent konseyleri içerisinde yeriniz yok gibi birçok sorunsal ortaya çıktı. Ben gerçekten son dört yıldır Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin anlatmak için mücadele veriyorum. Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’ni yaşatmak istiyorum ve modern hayatı aktarmak istiyorum. Nedir bu modern hayat? Bir kitaptır, bir sergidir, bir balmumu heykelidir, internette bir video yayınlamaktır. Her şeyin bir arada olduğu Ankara’da nasıl anma haftası yapılmaz? Biz bunu yaptık. İnsanları oraya çağırıp kadınları, erkekleri, yaşlıları ve onlarla soru-cevap ile etkileşim halinde olmak, Hacı Bayram-ı Veli’yi öyle yaşatmaktır. Hacı Bayram-ı Veli ve diğer evliyalarla ilgili bir musiki konseri verdirebilmektir. Ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum. Bu işin sadece çalışma grubu ile yetersiz kalacağını gördüm ve üzerine dernek kurduk. Ondan sonra Anadolu Evliyaları Derneği’ne evrildik. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin üzerine bir isim koyamayacağımız için daha yüksek bir çatı Anadolu Evliyaları Derneği’ni kurduk. Bu durum bizi çok güçlü kıldı ve yeni insanlarla tanıştık. Hacı Bayram hem bizi güçlendirdi, biz de gayretimizle onu güçlendirdik.
“BU KİTAP BİR SİVİL TOPLUM KURULUŞUNUN ADANMIŞLIK HİKAYESİNİN KÜÇÜK BİR BÖLÜMÜDÜR”
- Ortaya koyduğunuz kitap içerisinde birçok konu başlığı yer alıyor. En önemli gördüğünüz başlık veya sizin değer verdiğiniz başlık hangisi?
- Pınar Öztürk: Kitap bütün olarak çok değerli ve bunların hiçbirini birbirinden ayıramam. İstediğiniz bölümü istediğiniz gibi ve istediğiniz zaman okuyabilirsiniz. Başucu kitabı yapabileceğiniz bir eser ortaya çıktı. Kitaptaki benim için en değerli kısmı sorarsanız; giriş kısmında yazdığım ‘okumaya başlamak üzere olduğunuz bu kitap bir sivil toplum kuruluşunun adanmışlık hikayesinin küçük bir bölümüdür.’ Gerçekten Ankara Kent Konseyi adanmış insanların sıfır bütçeyle bir şeyleri ilerletmesi ile oluyor. Ortak akıl ile beraber Ankara Kent Konseyi’nin gücü çok önemli.