Görünmez sansürün aynasında “KADIN”
Ekranlarımızda tuhaf bir düzen hüküm sürüyor.
Bir bardak gölgeleniyor, bir kelime biple yok oluyor, bir sigara dumanı piksellere hapsediliyor.
Ama bir kadının acısı…
Onun çığlığı, korkusu, yere düşen bedeni…
Hiçbir bulanıklığa ihtiyaç duymuyor.
Kötülüğün bazı halleri “sakıncalı” sayılırken şiddetin tokatı nedense her defasında seyircinin gözüne saplanacak kadar berrak bırakılıyor. Sanki toplum, bardaktaki içkiye karşı titiz ama kadının kaderine karşı kör.
Sansür, ekranda bir bekçi gibi dolaşıyor; ama neye göz kulak olduğuna bakınca insan içten içe ürperiyor.
Küfür duvarlara çarpıp yok olurken kadına yönelen el hiç durdurulmuyor. İçkinin rengi solarken, şiddetin karanlığı daha belirgin hale getiriliyor.
- Bu manzara, toplumun vicdanının nereye baktığını değil, nereye bakmadığını gösteriyor.
Ekranda açılan yaralar hayatta kapanmayan izler
Şiddetin her türlüsü ekranlarda o kadar büyük bir rahatlıkla gösteriliyor ki,
sanki bir kadının kolundan tutulup savrulması yalnızca bir sahne hareketi,
sanki bir çığlığın titremesi yalnızca “drama gereği”…
Oysa ekrandaki her tokat, gerçek hayatta binlerce kez yankı buluyor.
Bir yuvanın salonunda, bir apartmanın merdiven boşluğunda, bir sokak lambasının titrek ışığında…
- Gerçek, kurguya benzemiyor ama kurgu, gerçeği cesaretlendirecek kadar güçlü olabiliyor.
Acının estetiğe kurban edilişi
Bazı sahneler var ki, insanın içini titreten yalnızca gösterilen değil, gösterilme biçimi.
Bir kadın karanlık bir odanın kenarında, kamera yavaşça yüzüne yaklaşırken ruhunun çığlığı duyulmaz oluyor.
Acı, sanatın merhametsiz bir dekoru haline geliyor.
O an, sahne aslında yalnızca bir sahne olmaktan çıkıyor; acının pornografisi başlıyor.
- Travma, izleyiciyi sarsmak için kullanılıyor; kadın, hikayenin değil, şokun nesnesine dönüşüyor.
Körlüğün bedeli
Sansürün dokunmadığı sahneler, toplumun aynasıdır.
Bugün o aynaya baktığımızda, kadının acısının “sakıncalı” bulunmadığı bir düzen görüyoruz.
Hatta belki de, acısının alıştırıldığı bir düzen…
Ve insan sormadan edemiyor:
- Ekranda bulanıklaştırılan şeyler mi daha tehlikeli, yoksa olduğu gibi bırakılan acılar mı?
Belki de asıl sansür, kadına yönelik şiddeti olağan sayan bu büyük körlüktedir.