14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından yeni ekonomi yönetiminin aldığı ilk kararlar ‘vergi artışları’ olmuştu. Bu vergi artışlarının üzerine zor zapt edilen ‘dolar’ ve ‘euro’nun da fırlaması ile önce akaryakıt ürünlerine zam ve ‘ÖTV’ ayarlaması geldi.
Tabi at yarışında start çizgisinde düdük sesini bekleyen hırçın ‘dolar’ ve ‘euro’yu ‘altın’ hiç yalnız bırakır mı? Hemen peşinde altın da gelince ortalık panayır yerine döndü. Tabi bunun üzerine Merkez Bankamızın uzun bir süredir yerinde tuttuğu faize de artış yapması ile işler iyice karıştı.
Daha tam olarak akaryakıt fiyatlarındaki artışın gıda ve diğer ürünlere yansımadığı şu günlerde dahi ne zaman pazara veya markete gitsem ve hangi ürüne baksam o ürünün etiketinin değiştiğini yani fiyatının arttığını görüyorum.
Şunun şurasında 5-6 ay önce aldığım 1 kilo çayın fiyatının 65 TL’den 120 TL’ye çıktığını görünce aklıma şu soru geldi: TÜİK geçtiğimiz günlerde enflasyon yüzde 38 civarında bir enflasyon açıklamadı mı? E peki o zaman sırf bir çay örneğinde olduğu gibi ürünlere en az yüzde 100 zam geldi. O zaman enflasyon neden en ez yüzde 90-100 değil?
Valla ben bu soruyu bir türlü cevaplayamıyorum. Geçtiğimiz günlerde ulusal medyaya demeç veren bir ekonomist, enflasyonun yukarı yönlü hareketine devam edeceğini ve enflasyon ile mücadele etmesi gereken Merkez Bankası’nın da kötü gidişi seyredeceğini söylüyor. Bu ekonomist, ekonomik güvensizliğinin tetikleneceğini belirterek iktidarın bu güvensizliği kıramadığını da sözlerine ekliyor.
Valla gerçekten Temmuz ve özellikle de Ağustos aylarındaki enflasyon rakamlarını merakla bekliyorum.
İnşallah ekonomimizin dizginlendiği, fiyatların düştüğü ve geçim standartlarının arttığı günleri görürüz.
Hadi bakalım hayırlısı…