Köşemde bu mevzuyu ele alıp almama konusunu epeyce düşündüm. Şimdi yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal. Yutmak istemediğime göre de işte hassas bir konu ile karşınızdayım.
Yaşamın getirdiği fırsatlar neticesinde gerek yurdumda gerekse dünyada epeyce geziniyor ve yaşıyorum. Rotalarım arasında genellikle Fransa var. Her ne kadar sarı yeleklilerin ve diğer protestocuların asi heyecanıyla ara ara hareketlense de bu ülkenin sakinliğini özellikle de doğasını severim. İklimini ülkeme benzettiğimden pek yadırgamıyorum. Ancak bu sefer sosyal yaşamı dolduran gençleri yadırgamadım desem yalan olur.
Daha önceki yazılarımda, dijital platformların ve sanal mecraların yetişme çağında ki gençlerimizi hipnoz edercesine ne denli etkisi altına aldığını ele almıştım. Alkol kullanımın masumlaştığı, çarpık ilişkilerin, madde kullanımın ve bağımlılıkların olağanlaştığı gençlik aurasından kaynaklı rahatsızlığımı dillendirmiştim. Bu mecralarda eşcinselliğin yazılmadığı senaryoların “bizden değildir” dercesine çok eşlilik ve eşcinsellik üzerine algı operasyonlarının meyvesi çoktan toplanmaya başlanmış da ben hasadın sonuna yetişmişim.
Tutucu damak zevkim Fransa’nın aromalı içeceklerini kabullenmiş olacak ki birkaç gün evvel Vieux (eski) Lyon’a gittik. Bu bölgeyi seviyorum, İtalyan karışımlı Fransız Riviereleri andırıyor. Neyse, yedik içtik, gezip dolaştık, resimlerimizi çektik tam YouTube kanalım için kısa bir çekim yapalım derken karşımda iki genç yakışıklı öpüşmeye başladı. Ele ele tutuşup gezmelerine alışık olan bu klasik ruhum, iki genç delikanlının ulu orta öpüşmelerinin şaşkınlığını yaşarken, sağ tarafta başka iki gencin duygu yüklü kavuşmasına şahitlik etti. Tıpkı romantik filmlerde ki gibi çiftlerden biri diğerini kucaklayıp etrafında şen kahkahalarla çevirmeye başladı. Ardından hayda onlarda öpüşmeye başladı. Tamam aşka sevgiye saygım var da erkek erkeğe ulu orta much much! Ah benim zavallı ruhum…
Fransa’da yaşayan yeğenlerimce bu haller doğal karşılanmakla birlikte benim şaşkınlığıma gülmelerine ben de güldüm. Yeğenimin “Teyze bizim okulda da çok eşcinsel var ve çoğunluğu merakından yöneliyor” cümlesinin zihnimdeki çağrışımı da “Evet merak! Özenti! Model!” oldu.
Ergenlikte Cinsel Kimlik Arayışı!
Cinsel kimliğini arayan bireyde hormonları yanı sıra algısı, cinsiyetlere yakınlık ya da uzaklığı, ailevi ve toplumsal eğitim şekli, davranış ve modeller oldukça etkili.
Kendini keşfe çıkan ve sorgulayan ergen bireyin cinsel kimliğinin oluşumunda ki algısı, erkek ya da kadın cinsiyete yakınlığı, hormonların faaliyeti kadar, toplum tarafından çocuğa uygulanan eğitim tarzı, davranış modelleri, çocuk yetiştirme tarzının da etkisi büyük. Özetle genlerin haricinde kendi iradeleri dış etkenlerden ötürü adeta bir araba misali şarampole yuvarlanmış halde. Hayatlarının odağında olan dijital platformların esiri olan gençlerimiz maazallah!
MIT & Harvard üniversitesinin ortaklaşa kurduğu Broad Institute, eşcinsel davranışları hangi faktörlerin etkilediği araştırma konusu olmuş. Bu konuda şimdiye kadar yapılan en kapsamlı araştırma olduğunu belirtmeliyim. Araştırmada eşcinsel eğilimde genetik faktörün üçte bir oranında etkili olduğu sonucuna varılmış.
Diğer üçte ikisinde de yukarıda belirttiğim gibi algı, arayış, merak, onay görme, sevilme arzusu, yönlendirme, kabul görme…
Ey sevgili ebeveynler, çocuklarımıza gerekli ilgiyi, şefkati, eğitimi, saygı ve sevgiyi vermek yetmeyecektir. Çocuklarınızı dijitalden doğru bir şekilde nasıl faydalanabileceklerinin düşünsel altyapısını da kazandırmalısınız. Unutmayalım ağaç kendi toprağında büyür ve yaşken eğilir.