Bu hafta yazı dizimizde En büyük Türk'ün en büyük kurganını ele alacağız. O kurganın yapılış sürecini konuşacağız. 29-30 yaşlarında iki genç mimarın, belki daha önceki hayatlarında başka hiçbir mimari projeleri olmayan iki projeciden bahsedeceğiz. Nezih Kuleyin bu yazımızda bize eşlik edecek.
*Nezih ben şimdi susayım. Bir başla ve bizi bir Anıtkabir’de dolaştır.
Şimdi aslında şöyle. Anıtkabir iki tane senin dediğin gibi gencecik mimarın. Ama bunların arkasındaki büyük bir entelektüel birikimin yansıması. Emin Onat'la Orhan Arda bir proje yarışmasıyla belirleniyor biliyorsun. Bu proje yarışmasındaki jüri yabancı üç tane Türk'ten oluşuyor. Cumhuriyetin en temel prensibi liyakat… Bu liyakat Anıtkabir için çok dikkat edilmiş husus.
İsteniyor ki Anadolu kültürünü en iyi yansıtan ama uluslararası düzeyde de en iyi anıt mezarı biz yapalım. Hükümetin görüşü bu. Şimdi dolayısıyla da uluslararası bir yarışma açılıyor. Yarışma bir sene sonra da değerlendiriliyor ama açıklanmıyor. Sonra süreç tekrar uzuyor. 1943 yılına gelince nihayet sonuç açıklanıyor. Deniyor ki evet bizim hayalimizi en iyi anlatan çizim ya da işte proje Emin Onat'la Orhan Arda'nın.
Fakat onların bir vizyonları var. Onlar diyorlar ki Türkiye Cumhuriyeti Anadolu, Asya ve Avrupa medeniyetlerinin bir sentezi. Böyle bir sentezin en son ortaya çıkan lideri de Mustafa Kemal Atatürk. Biz öyle bir anıt mezar yapmalıyız ki bu yaptığımız anıt mezar bu bütün bu kültürlerin bir göstergesi olsun.
Şimdi bunu başarmışlar mı? Evet başarmışlar. Şimdi Anıtkabir’e yukarıdan baktığınız zaman şöyle bir şey görürsünüz. Bir, Hitit mezarlığının uzun yollarını görürsünüz. Eski Türk mezarlığının komutanın etrafındaki çadırlarını görürsünüz. Yunan akropolünün ve Roma Augustus Tapınağı'nın siluetini görürsünüz.
Şimdi dolayısıyla başarmışlar. Niye başarmışlar? Şu anda dünyada en fazla ziyaret edilen anıt mezar Anıtkabir. Bu kendiliğinden olmuş bir şey değil. Kolay da olmadı yani hemen ilk yapılır yapılmaz dünyadaki herkes Anıtkabir'i gezmeye de gelmedi. Çok yavaş ama sonunda başarılı bir noktaya geldi Anıtkabir. Şu anda da dünyada bir numara. Çok uzun yıllar bir numara Taç Mahal, Napolyon'un mezarı oldu. Şimdi bunların hepsini geçti Anıtkabir.
Geçmesinin çok temel bir nedeni oldu. Anıtkabir kendi hikayesini zamanla insanların zihinlerine işlemeyi başardı. Şimdi neydi bu hikâye?
Anıtkabir bir öykü anlatıyor bize bana sorarsanız. Anlattığı öykü de şöyle bir öykü. Şimdi Anıtkabir'e girerken siz bir Hürriyet ve İstiklal Kulelerini görüyorsunuz. Sonra Müdafa-i Hukuk ve Mehmetçik Kulelerini görüyorsunuz. Sonra Zafer, Barış, 23 Nisan, Misak-ı Milli, İnkılap ve Cumhuriyet kuleleri görüyorsunuz. 10 tane kule. Şimdi bu kuleleri serpiştirip atmamışlar. Bunun bir hikayesi var. Diyor ki bunu yapanlar. Biz Türkler yurdumuz işgal edilince hürriyet ve istiklal için yola çıktık.
Hürriyet ve istiklali kazanmamız için hukuk hakkımızı koruma gerekçemiz vardı. Ama bunu kendi başımıza gerçekleştiremezdik. Bunu gerçekleştirmek için Mehmetçik'e ihtiyacımız vardı. Ve önce hürriyet ve istiklalimizi ilan ettik. Sonra da zafere ulaştık. Ama zafere ulaşmamızın nedeni barış. Ama bu barışı gerçekleştirmek için halkın iradesinin toplumun yönetimine katılması gerekiyordu. Meclisi kurduk. 23 Nisan kulesini gerçekleştirdik. Biz kendi sınırlarımızın içerisinde bağımsız ve özgür yaşamak istiyorduk. Ve bir andımız vardı. Milli andımızı bir topluma ve dünyaya kabul ettirdik. Misak-ı Milli sınırları içerisinde vatanın bir bütünlüğünü. Ama bütün bunları yapmamızın nedeni neydi? Niye yaptık bunları? Devrimleri yapıp halkımızı daha rahat yaşatmak için yaptık. İnkılap kulesini kurduk. Ama devrimlerin en iyisi de cumhuriyeti yaşatmak istiyoruz. Şimdi bu hikâyeyi anlatıyor bize. Fakat bu hikâyeyi anlatırken sadece bize böyle bir soyut hikaye anlatmıyor. Bunları bütün her yerde gerçekleştirmeye çalışmış.
Mesela kulelerin içinde kabartmalar var. Kulelerin dışında heykeller var. Yerlerde halı desenleri var. Yukarıda kilim desenleri var. Şimdi bütün bunların hepsiyle bu hikâyeyi güçlendiren öyküler, kısa öyküler anlatmış bize. Örnek vermek gerekirse, bu çıkar çıkmaz, merdivenlerden çıkılır biliyorsunuz hürriyet ve istiklal kulesi. Çıkan merdivenlerin sayısı 26 tanedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık savaşı 26 Ağustos'ta başlamıştı. 26 Ağustos'u simgelemek için 26 merdivenle çıkarsınız. Sol tarafımızdaki hürriyet kulesine girdiğiniz zaman, burada buranın nasıl yapıldığını, hangi tür mermerlerin kullanıldığını ve buralara emek veren insanları görürsünüz. Mesela burada Emin Onat'ın resmi vardır, Orhan Arda'nın resmi vardır. Ama birinin daha vardır, Sabiha Gürayman. Buranın denetim, kontrol mühendisidir Sabiha Gürayman. Türkiye'nin ilk kadın voleybolcusu. Evet ve erkek voleybol takımında oynayan kadın voleybolcusu. Ve bundan dolayı da ödül almış Fenerbahçe. Kadın, erkek karışık voleybol oynatmış. Ama bunu hissedersiniz. Çünkü onun denetimlerinin zarafeti yansımıştır.
Mesela hürriyet kulesinin içine girdiğiniz zaman, hemen orada bir kabartma görürsünüz. Bu kabartma, bir melek elinde hürriyet beyannamesi ve şaha kalkmış bir at tasviri tutar. At özgürlüğü, hürriyet beyannamesi bağımsızlığın kutsallığını anlatır burada. İki kule dışında hepsinin içinde kabartmalar vardır. Bu kabartmalar ve Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri vardır. Yani kulelerin anlamını anlatan sözleri vardır.
Mesela en önemli vurgulardan bir tanesi, İstiklal Kulesi'nin önünde kadın heykelinde vardır. Hürriyet Kulesi'nin önünde ise erkek heykel. Ve bunların boyutları aynı. Kadın, erkek eşitliği. Ve bunların anlattıkları şeyler farklı. Mesela bir çelenk vardır iki kadının arasında. O, Türkiye'nin bereketli topraklar üzerinde olduğunu anlatır. Kadınlardan birinin elinde bir tas vardır. Tanrı'dan rahmet diler. Ama bunların üçünde de ortak özellik, her birinde üretimin, her birinde gelişmenin ve idealizmin ve her birinde de savunmanın bir iz taşıyor olmasıdır. Bir heykel grubunda bir asker, bir tane aydın, bir tane de çiftçi var. Çiftçi ekonomiyi temsil eder. Çünkü zaten o zaman Türkiye'nin ekonomisinin %90'ı kırsal.
Büyük bir yoldan gidersiniz mesela. Buna biz hep aslanlı yolluyoruz. Burada mesela 24 tane aslan vardır. Bu 24 Oğuz boyundan gelir. Bunlar ikişer ikişer dururlar. İkişer ikişer durmaları nedeni, birlikte olmanın önemini vurgulamak için. Ve bu aslanların tasvir ediliş biçimleri önemlidir. Biz dingin, sakin, kimseye saldırmadan duruyoruz. Ama gerçekte bize saldırırsanız bunun cezasını alırsınız der bu aslanlar.
Ondan sonra devam ettiğinizde beşli bir merdivenden çıkarsınız. O da Yunan ordusunun beş günde bozulduğunu simgelemek amacıyladır. Sağ tarafta Mehmetçik Kulesi'ni görürsünüz. Mehmetçik Kulesi'nin hemen dışına baktığında insanlar bunları pek görmezler. Dışında böyle oğlunu askere gönderen bir Anadolu kadının rölyefi vardır. Kabartması vardır. Şimdi bunların içindeki anlamlı sözlerden bir tanesidir. Mesela der ki Mehmetçik Kulesi'nin içinde, dünyada Anadolu kadınının yaptığı fedakarlığı yapmış başka hiçbir kadın yoktur.
Bu taraftaki Müdafaa-i Hukuk Kulesi'ndeki kabartma ise daha enteresan bir kabartmadır. Bir ağaç ve o ağacı koruyan bir kılıçlı gençtir. Kılıçlı genç ülkesinde yeşermekte olan cumhuriyeti ve refahı koruyan Türk halkını temsil eder.
*İki kulede kabartma yok. Neden yok hocam?
Bu kabartmalar seçilirken Ahmet Hamdi Tanpınar, Afet İnan, Falih Rıfkı Atay gibi isimlerin de içerisinde bulunduğu bir heyet kuruluyor. Şimdi seçerlerken bu kabartmaların her birinin kendine başarılı olanları var. Ama zaferi ve cumhuriyeti anlatan kabartma bulunamıyor. Bu nedenle Zafer Kulesi'nde ve Cumhuriyet Kulesi'nde kabartma yoktur. Ama diğerlerinin hepsinde vardır.
Mesela Zafer Kulesi'nden sonraki kule Barış Kulesi diyoruz biz şimdi. Eskiden Sur Kulesi deniyordu ona. Arasında İsmet İnönü’nün mezarı vardır. Bu da mesela çok enteresan. Zafer'le Barış'ın ortasındadır İsmet Paşa. Ve bütün heyetlerin arkasındadır. Tam da Lozan'ı tarif etmişler.
Anıtkabir'in yüzeyindeki yazı ve karakteri önemli. Dikkat edilmeyen bir husustur o. Kimse de bakmaz ona çok fazla. Emin Barın. Evet onun seçilişi, oradaki font seçimi kıymetli. Evet kıymetli ve şöyle enteresan başka bir bilgi daha vereyim buna ilaveten. Emin Barın boşluklara dayalı olarak bir font biçimi tasarlamış ve bunu kullanmıştır. Dünyada başka bir yerde kullanılmamıştır. Bazen kelime uzunsa harfler birbirine yapışık noktaya gelen de vardır. Aralıklı olan da vardır. Ama çok da güzel böyle çıkıntıları falan da var.
Ama daha iyi bir bilgi Ankara Büyükşehir Belediyesi o karakterlerle bütün sokak isimlerini değiştirdi. Ve o fontları kullanarak. Şu anda yeni tabelaların hepsi o fontlarla.