2024 “Emekliler Yılı” ilan edildi.
İlan edildi ama sanırsınız ki emekli hayatını, ikinci baharını yaşayacaktı. Öyle olmadığı ve olmayacağı hemen belli oldu.
Pazar günü bir kadıncağız Kızılay’ın göbeğinde önüme geçti. “Bana iki ekmek alır mısın?” Dedi. Başka söze hacet yoktu. Ekonominin geldiği son durumun özetiydi. Yoksulluk sınırı altında maaşa mahkûm edilen emekliler, geçim sıkıntısını iliklerine kadar hissetmeye başladı. Artık bir kenara çekilip torunlarını gezdirecek ve onlarla vakit geçirecek çok sayıda emekli, çalışmak ve eve ekmek götürmek zorundaydı. Aldığı maaş harcamalarına yetmiyordu. Lüks peşinde değillerdi. Zaruri masraflarını karşılamaktan başka amaçları yoktu. Ekonominin kamburu emeklinin sırtına yüklenmeye başlanınca altta kalanın canı çıkıyordu. Yaşanan büyük oranda enflasyon nedeniyle her gün fiyatlar fahiş oranda artarken emeklinin geliri yerinde sayıyor, günden güne aldığı maaş eriyordu. Emeklinin durumu kimin umurundaydı. Emekliye verilen para fuzuli görülürken geçmiş yıllarda bu ülke için çalışarak ömrünü tüketmiş emekliye haksızlık yapılıyordu. Uygulanan yanlış ekonomik politikalar nedeniyle toplumsal çöküntü başlarken yoksulluk derinleşiyordu.
Emekli bırakın insanca yaşamayı, yaşama mücadelesi vermeye zorlanıyordu. Market, ısınma, aidat ve elektrik giderlerinin yanında emekli bir de ev kirası vermek zorundaysa neredeyse yaşama şansı kalmıyordu. Çalışanlarla emekliler arasındaki maaş farkı gelir adaletsizliği yarattığından bunun en büyük zararı emeklilerin başında patlıyordu.
2002 yılı Aralık ayında en düşük işçi emekli aylığı asgari ücretten yüzde 40 fazlayken şimdilerde asgari ücretin yüzde 60’ı civarına geriledi.
Türkiye’de gelirin adil dağılımı olmayınca zengin daha da zenginleşirken, fakir daha da fakirleşti. Emekli aylığı güncelleme katsayısı, aylık bağlama oranı ve alt sınırlara ilişkin yasal değişiklikler yapılınca bir de üzerine büyümeden pay alamayınca emekli iyice dibe vurdu.
Yeni işe başlayan bir memur 30 bin liranın üzerinde maaş alırken aynı memur emekli olunca bunun yarısına yakın para alabiliyordu. Böyle bir şey olabilir mi?
Emekli maaşlarının SSK ve Bağ-Kur ayrımı yapılmadan Temmuz’da eşitleneceği söylentileri işçi emeklilerinin maaşını artırmak ve memur maaşını düşürmekse memur emeklisinin vay haline… ,
Çalışanları ayrıca bireysel emeklilik sistemine ve özel sigortalara yönlendiren bir sistem var. Bu şirketlerin fonlarına para ödemek sanki zorunlu hale getiriliyor. Adeta çok emekli maaşı istiyorsanız, özel fonlara gidin para yatırın deniliyor.
Toplumu muhtaç hale getirip yoksullaştırarak dediklerini yaptırmak istiyorlar. Doğalgaz, elektrik ve gıda yardımı gibi özellikle belediyeler üzerinden yürütülen yardım mekanizmaları da insanların kendilerine bağlanmasını ve biat etmelerini sağlıyor.
Emekli onurunu ayaklar altına aldırmadan, yılmadan sesini yükseltmeli ve hak ettiği maaşa kavuşmalıdır. Emekli sesini yükselttikçe geri adım atmaları kaçınılmaz oluyor. Unutmayalım.
Atatürk diyor ki: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.”