Çılgın fikir gibi geliyor, biliyorum. Ama bu sözler bana ait değil. Dünyanın en zengin adamlarından, en büyük roketleri fırlatan ve Mars’a gitme hayali kuran Elon Musk, 2016’da açık açık söyledi: “Gerçek bir evrende yaşıyor olma ihtimalimiz milyarda birden az.”
Yani diyor ki Musk: “Büyük ihtimalle Matrix’in içindeyiz.” Kırmızı hap mı, mavi hap mı? Hadi oradan… Siz çoktan yuttunuz hapınızı, farkında bile değilsiniz.
MODERN KEHANET Mİ, MODERN PAZARLAMA MI?
Bu “simülasyon” fikri yeni değil. Yıllar önce Oxford’lu filozof Nick Bostrom, matematiksel olasılıklarla “Bizi bizden önceki uygarlıklar çoktan simüle etmiştir” diye yazdı. Ama Musk bunu sosyal medya çağında dillendirdiğinde, fikir birden felsefe kitaplarının tozlu raflarından çıkıp Twitter akışımıza düştü.
Bir anda herkes konuşmaya başladı:
- Madem simülasyondayız, peki kim oynuyor bizi?
- Hangi akıl bu evreni yazdı?
- Ve en önemlisi: Hangi butona basarlarsa oyun biter?
GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDEKİ ‘DEJAVU’ ANLARI
Hani bazen öyle anlar yaşarsınız ki, “Bir dakika, bu sahneyi daha önce yaşamıştım” dersiniz. Ya da bir kalabalıkta aynı yüzleri tekrar tekrar fark edersiniz. Fizikçiler bunları tesadüf der, psikologlar hafıza oyunu… Ama simülasyon teorisyenleri başka der: “İşte o, evrenin kodlarının takılmasıdır. Bir çeşit dejavu anı.”
NEDEN BU FİKİR BİZİ ÇEKİYOR?
Belki de insanın kendini “özel” hissetme ihtiyacından. Düşünsenize… Eğer gerçekten simülasyondaysak, siz sıradan bir insan değil, çok büyük bir deneyin parçasısınız. Belki de şu anki cümlelerim, kodu yazanların aklınızı biraz kurcalaması için burada.
PEKİ BEN NE DÜŞÜNÜYORUM?
Şahsen, henüz elimizde bu evrenin ‘oyun motorunu’ ortaya çıkaracak kesin kanıt yok. Ama şunu biliyorum: Eğer gerçekten simülasyondaysak, yazılımın sahibi kesinlikle çok yaratıcı. Çünkü en azından Ankara trafiğini programlamak için bile sabırlı bir mühendis gerekiyor!
Ve işin asıl tehlikeli tarafı şu: Eğer bu gerçekten bir oyun ise…
Kimse size oyunun bitiş tarihini söylemeyecek.