EKÜMENİKLİK: TAHTIN SINIRLARI

Abone Ol

Bazı unvanlar vardır ki, sadece bir kelime değil, yüzyılların mirasını taşır. “Ekümenik” de öyle… Yunanca kökeninde “bütün dünya” anlamına gelen bu sıfat, Fener Rum Patrikhanesi için yalnızca bir dini tanım değil, bin beş yüz yıldır süren bir iddianın özüdür: Tüm Ortodoks âleminin ruhani merkezi olma iddiası.

İstanbul’un kalbinde, Haliç’in sularına bakan Patrikhane, Bizans’tan Osmanlı’ya, oradan Cumhuriyet’e uzanan yolculuğunda bu unvanı hep taşıdı. Ancak Cumhuriyet, Lozan’dan itibaren bu sıfatı tanımadı. Türkiye, Patrikhaneyi yalnızca İstanbul’daki Rum Ortodoks cemaatinin dini lideri olarak görmeyi tercih etti. Bir başka deyişle, Patrikhane’nin otoritesi Boğaz’ın iki yakasıyla sınırlı kaldı.

Bu tutumun arkasında hem egemenlik hassasiyeti hem de laiklik anlayışı var. Çünkü “ekümenik” demek, sınırların ötesinde milyonlarca kişiye ruhani liderlik iddiası demek. Böyle bir statü, Patrikhaneyi Vatikan benzeri bir uluslararası oyuncuya dönüştürebilir. Bu da ister istemez, devletin iç işlerine dair yeni tartışmalar açar.

Tam da bu nedenle, son günlerde Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake Barrack’ın Fener Rum Patriği Bartholomew’u “ekümenik” olarak tanımlaması, Türkiye’de tansiyonu yükseltti. Bu tür ifadeler, Ankara’da yalnızca diplomatik bir naziklik olarak değil, egemenlik alanına doğrudan dokunan bir tavır olarak algılanır. Hele ki yüzyılı aşan bu tartışmanın ortasında, dışarıdan gelen böyle bir tanımlama, ister istemez “iç meseleye müdahale” hissi uyandırır.

Patrikhane’nin ekümeniklik ısrarı, Yunanistan ve bazı Batı ülkelerinde “tarihî hak” olarak görülüyor. Türkiye’de ise bu, “dini unvan kisvesi altında siyasi alan genişletme” olarak algılanıyor. İki bakış açısının ortasında, asırlardır değişmeyen bir gerçek var: Bu mesele, sadece teoloji ya da protokol tartışması değil; egemenliğin, kimliğin ve tarihin kesiştiği bir çizgi.

Fener’in dar sokaklarından bakıldığında, ekümeniklik belki bir hak, belki bir vazife. Ankara’dan bakıldığında ise bu, ulusal sınırların sessiz ama net bir savunusu. Taht orada duruyor; ama onun sınırlarını kimin çizeceği sorusu hâlâ masada…

Kişisel Not: Egemenlik, bazen sadece toprakla değil, kelimelerle de savunulur.