Gündem

Dilovası'ndaki fabrika patlamasına feminist gruptan sert tepki ve soruşturma çağrısı

İstanbul’dan Dilovası'na giden bir grup feminist, Dilovası’ndaki fabrikada meydana gelen patlamada hayatını kaybeden kadın ve kız çocuklarının ailelerini ziyaret etti. Grup, ziyaretin ardından fabrikanın önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Abone Ol

İstanbul’dan giden bir grup feminist, 8 Kasım 2025’te Kocaeli'nin Dilovası ilçesindeki Ravive Kozmetik fabrikasında meydana gelen patlamada yaşamını yitiren Esma Dikan, Hanım Gülek, Şengül Yılmaz, Tuğba Taşdemir, Nisa Taşdemir ve Cansu Esatoğlu’nun ailelerini ziyaret etti. Ziyaretin ardından fabrika önünde basın açıklaması yapan grup, olayın “kaza değil iş cinayeti” olduğunu savundu.

Şikayetler ve denetimsizlikler dile getirildi

Açıklamada, fabrikada çalışan kadınların ve kız çocuklarının sigortasız ve güvencesiz şekilde, düşük ücretlerle çalıştırıldığı belirtilerek patlamanın yaşandığı atölyenin ruhsatsız olduğu, yangın çıkışı ve tesisatının bulunmadığı, tek kapılı ve denetimsiz bir şekilde üretim yapıldığı iddia edildi. Daha önce CİMER üzerinden yapılan şikayetlerin ve mahalledeki uyarıların dikkate alınmadığı, eksikliklere rağmen yıkım kararının uygulanmadığı vurgulandı.

"Kadın ve çocuk emeği sömürülüyor"

Grup, yaşamını yitirenlerin yaşlarının “kadın yoksulluğunu gözler önüne serdiğini” söyleyerek 18 yaş altı kız çocukları ile 65 yaşındaki kadınların bu koşullarda çalışmak zorunda bırakıldığını dile getirdi.

Açıklamada, bazı büyük giyim markalarının tedarik zincirlerindeki çalışma koşullarına yönelik eleştiriler de yer aldı. Kadın ve çocuk emeğinin düşük ücretlerle sömürüldüğü, güvencesizliğin yaygın olduğu iddia edildi.

Aileler ihmalleri ve çalışma şartlarını anlattı

Grubun ailelere yaptığı ziyarette hayatını kaybedenlerin yakınları; kadınların ve kız çocuklarının fabrikada saatlik 100 lira, günlük yaklaşık 800 liraya sigortasız olarak çalıştırıldığını belirtti. İddialara göre çalışanlara yemek verilmezken çay bulunması halinde yalnızca dibinin kaldığı; çayın şekerinin ise kadınlar tarafından evden getirildiği ifade edildi.

Aileler, denetim yapıldığı günlerde sigortasız işçilerin fabrikanın dışına çıkarıldığını aktardı. Denetim süresince çalışamadıkları için kadınların ve kız çocuklarının yevmiyelerinden kesinti yapıldığı da iddia edildi.

Cevabı beklenen sorular

Patlamanın ardından yürütülen soruşturmada 11 kişinin gözaltına alındığı, bunlardan 7’sinin tutuklandığı hatırlatılarak tutuklananlar arasında fabrika sahibi Kurtuluş Oransal, oğlu ve yeğeninin bulunduğu bilgisi paylaşıldı. Beş kişinin “olası kastla öldürme”, iki kişinin ise “suçluyu kayırma” suçlamasıyla tutuklandığı; yedi kamu görevlisinin de açığa alındığı belirtildi.

Feminist grup, kamu görevlilerinin sorumluluğunun da araştırılmasını isteyerek şu soruları yöneltti:

"Denetlemeyerek, tüm ihmalleri ve şikayetleri görmezden gelerek fabrika sahipleri kadar bu katliamın sorumlusu olan kamu görevlileri sorgulandı mı? Hangi suçtan yargılanacaklar?

Pandemi döneminde tüm Meclis’e kolonya satan kişinin ailesinin şirketi olduğu için mi denetlenmedi bu fabrika?

İŞKUR’un yan binasında, hakkında yıkım kararı bulunan, sayısız şikayet yapılan bu yer siyasetçilerle olan akrabalık yüzünden mi kapatılmadı?"

"Tüm sorumlular yargı karşısına çıkmalı"

Açıklamada, sorumluluğun yalnızca fabrika sahipleriyle sınırlı kalmadığı, denetim görevini yerine getirmeyen kamu kurumlarının ve üretim zincirinden kar eden markaların da hesap vermesi gerektiğine vurgu yapıldı.
Grup, “Göstermelik tutuklamalarla bu olayın kapatılmasına izin vermeyeceğiz” diyerek tüm sorumluların yargı karşısına çıkarılmasını talep etti.

"Bu cinayetin hesabını birlikte soracağız"

Kadınların güvenceli ve güvenli çalışma koşullarına ulaşma hakkına dikkat çeken açıklama şu ifadelerle tamamlandı:

"Emeğimiz de bedenimiz de, hayatlarımız da iktidarın, patriyarkanın ve kapitalizmin çıkarlarına hizmet edecek araçlar değil. Hayatlarımız onların politikalarından, kar hesaplarından, ahlak dayatmalarından daha değerli ve biz hayatlarımıza sahip çıkacağız. Eşdeğer işe eşit ücret alabildiğimiz, güvenceli, güvenli işlerde çalışmak istiyoruz. Tacize, mobbinge, ihmale, yoksulluğa, ölümüne çalışmaya razı olmuyoruz. Kaybettiklerimizin yasını tutarken öfkemizi büyütüyoruz; çünkü bu pervasızlığa, bu umursamazlığa alışmayacağız. Birbirimize sarılıp birbirimizden güç alıyoruz. Bu cinayetin hesabını birlikte soracağız."