Türkiye Kadınlar Konseyi’nin düzenlediği “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Defilesi”nde, aralarında 70 yaşını aşan kadınların da bulunduğu Cumhuriyet kadınları, podyuma çıktı. Kırmızı ve beyazın o asil uyumuyla yürürken, sadece bir defile sunmadılar; adeta Cumhuriyet’in asaletini, kadının gücünü ve yıllara meydan okuyan zarafetini sahneye taşıdılar.
Seyirciler, o anları gözleri dolarak izledi. Çünkü orada bir gençlik gösterisi değil, bir yaşam duruşu sergileniyordu. Her adımda bir mesaj gizliydi:
“Yaş sadece bir rakamdır; kadının ruhu, zamanı yener.”
70 yaşındaki bir kadının gülümseyerek podyumda yürümesi, aslında yüz yılın sessiz bir hikayesini anlatıyordu. Cumhuriyet’le birlikte değişen, özgürleşen, ayakları üzerine basan kadınların hikayesini anlatır gibiydi.
O yürüyüşlerde bir asrın emeği, alın teri, hayalleri ve direnci vardı.
Her biri, kırışıklarında bir tarih taşıyordu. O kırışıklıklar, “yaş”ın değil; mücadelenin, sevginin, inancın iziydi.
Her biri, Cumhuriyet’in kadınlara armağan ettiği “eşitlik” ilkesinin canlı birer kanıtıydı.
Defilenin sonunda izleyiciler uzun süre ayakta alkışladı. O alkışlar, sadece şıklığa değil, bir ruha geldi. Çünkü orada yürüyen kadınlar bize bir gerçeği bir kez daha hatırlattı:
Elazığ’da düzenlenen bu etkinlik, sadece bir kutlama değil, bir teşekkür niteliğindeydi. Atatürk’ün “Dünyada her şey kadının eseridir” sözü, o gece yeniden yankılandı. Çünkü orada, Cumhuriyet’in yetiştirdiği kadınların onurlu adımları yankılanıyordu.
Bugün 70 yaşındaki bir kadının sahnede ışıldaması, aslında yüz yıl önce yakılan bir meşalenin hâlâ sönmediğini gösteriyor. O meşale, kadının özgürlüğü, zarafeti ve gücüdür.
Ve o meşale bize bir kez daha hatırlatıyor:
Yaş, sadece bir rakam olabilir…
Ama kadının ruhu, Cumhuriyet kadar genç, Cumhuriyet kadar güçlüdür.