Bu Köşeden Birilerine Sesleniyorum

Belki yazılarımı okuyacak birileri çıkar, belki de hiç ulaşmaz… Yine de söylemek istediklerim var. Bazen doğruları söylemek için muhatap seçmeye gerek kalmaz, sözlerimiz bir şekilde bir yerlere ulaşır.

Abone Ol

Ama benim bir muhatabım var: SİZ. Bu köşemi, satırlarımı okuyan, anlayan sizlersiniz. Birileri olsa da olmasa da biliyorum ki bu sözler bir gün birilerinin eline geçecek ve sessizce yankı bulacak.

Çocukken, ilkokulda, ortaokulda… Tüm eğitim hayatım boyunca, hatta kendimi bildim bileli hep çok konuştum hep çok soru sordum. Yetmedi; yazdım. Yetmedi; tiyatro yaptım. Yetmedi; gazeteci oldum. Yine yetmedi; yazar oldum. Hep anlattım, hep içimde birikenleri duyurmaya çalıştım.
Ofisimizde küçük bir beyaz tahta var, tahtanın üzerinde “Bizde çok soru sorup çok konuşmak adettendir” yazıyor. Bunun benim de bir adetim olduğunu bu satırlara yazmaya başladığımda anladım.

Ben yıllarca bu mesleği icra eden biri değilim, ama neden ilerde bu mesleği yıllarca icra etmiş biri olmayayım ki? Demem şu ki; genç yaşta mesleğini icra etmeye yeni yeni başlayan bir gazeteci olarak hepimizin sesini duyurmak istiyorum. Annelerimizin, babalarımızın, kardeşlerimizin, sokaktaki hayvanlarımızın, kadınlarımızın, erkeklerimizin hiçbir şey fark etmeksizin hepimizin, her şeyin sesini…

Bugün bir karar aldım; bazen birilerine kendi köşemden mektup yazacağım. Bugün ilk mektubum da kendime olsun. Elbette yazacaklarım, yazdıklarım sadece kişisel meseleler değil; siyasetten toplumsal meselelere, adaletten çevreye, az önce de yazdığım gibi kısacası; “Burada herkesin yeri var; herkesin, hepimizin sesi var”