Dünyanın dört bir yanında şiirleri en çok okunan, aşkın ve hoşgörünün sembolü olarak anılan Mevlana Celaleddin-i Rumi (1207-1273), ardında bıraktığı Mesnevi ve Divan-ı Kebir gibi eserlerle asırlardır insanlığa bir ışık tutuyor.
Ancak, birçoğu onu sadece "aşk şairi" olarak bilse de, Mevlana'nın hayatı, derin bir akademik geçmiş, dönemin siyasi çalkantıları ve kişisel trajedilerle örülmüş, az bilinen ilginç detaylar ile doludur.
SÜRGÜN AKADEMİSYEN VE ''RUM-İ''
Mevlana'nın asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. "Mevlana" (Efendimiz) ve "Rumi" lakapları ise sonradan verilmiştir.
- Belh'ten Konya'ya Büyük Göç: Mevlana, 1207'de büyük bir Pers kültürü merkezi olan Belh'te (bugünkü Afganistan) doğdu. Babası, ünlü teolog Bahaeddin Veled'dir. Ailesi, Moğol istilası tehdidi ve siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle 1218 civarında Belh'ten ayrılarak uzun ve zorlu bir göç yolculuğuna çıktı. Bu durum, Mevlana'yı hayatının erken döneminde bir sığınmacı ve göçmen yaptı.
- "Rumi" Olma Nedeni: Aile, Anadolu topraklarına (o dönemki adıyla Diyar-ı Rum, yani Roma toprakları) yerleşti. Mevlana, hayatının büyük kısmını Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti Konya'da geçirdiği için, Arapçada "Rum diyarından olan" anlamına gelen Rumi lakabını aldı.
MEDRESE HOCASINDAN ŞAİRE DÖNÜŞÜM
Mevlana, Şems-i Tebrizi ile tanışmadan önce sıradan bir vaiz değildi. Babasının ölümünün ardından 24 yaşında onun yerine geçen, İslami hukuk (fıkıh) ve teoloji alanında otorite kabul edilen, saygın bir müderris (profesör) idi.
- Sıkı Bir İslami Hukukçuydu: Şems'le tanışmadan önceki hayatı, Halep ve Şam'da aldığı yoğun medrese eğitimiyle geçmişti. Şeriat hukuku dersleri veriyor ve dönemin geleneksel alimlerindendi.
- Sema'nın Kökeni: Semazenlerin yaptığı ritüel olan Sema, Mevlana'nın bir anda yarattığı bir dans değildir. Efsaneye göre, Konya'da çarşıda yürürken bir kuyumcunun çekicinin ritmik sesini duydu ve o anda ilahi aşkla coşarak dönmeye başladı. Bu ritmik hareket ve cezbe hali, sonradan Mevlevilik tarikatının temeli olan Sema'nın oluşumuna zemin hazırladı.
- Dillerin Birliği: Eserlerinin büyük çoğunluğu Farsça olsa da, Mevlana'nın, öğrencilerine hitap edebilmek için az sayıda da olsa Arapça, Türkçe ve hatta o dönem Anadolu'da konuşulan Rumca (Yunanca) ile de şiirler yazdığı bilinir.
GÖZDEN UZAK BİR AİLE
Mevlana'nın hayatı, onu dönüştüren birkaç kilit isim ve çalışmalarının gölgesinde kalan bir aile hayatı içerir.
- Sultan Veled'in Rolü: Mevlana'nın en büyük oğlu Sultan Veled, babasının ölümünden sonra onun düşüncelerini ve ritüellerini sistematikleştirerek Mevlevilik tarikatının kurucusu ve ilk lideri oldu. Mevlana'nın eserlerinin korunmasında ve yayılmasında en büyük rol onundur.
- Şems'in Kaderi ve Aile İçi Gerilim: Şems-i Tebrizi ile karşılaşması (1244), Mevlana'nın hayatının en büyük dönüm noktasıdır. Ancak bu yakın ilişki, Mevlana'nın müritleri ve özellikle de küçük oğlu Alaeddin Çelebi'yi kıskançlığa sürükledi. Kaynaklar, Şems'in ortadan kayboluşunda (1247) kıskanç müritlerin veya Alaeddin Çelebi'nin parmağı olabileceğini ima eder.
- Mesnevi'nin Doğuşu: Şems'in ardından manevi yolculuğuna devam ettiği dostu Çelebi Hüsameddin'in ricası ve teşvikiyle, Mesnevi onun kâtipliği altında kaleme alınmıştır.
AZ BİLİNENLER
- Ölüm Günü Bir Düğün Gecesiydi: Mevlana, ölüm gününü, bir ayrılık değil, en sevgiliye, yani Allah'a kavuşma anı olarak görmüştü. Bu nedenle, vefat ettiği 17 Aralık 1273 Pazar gecesi, "Şeb-i Arûs" (Düğün Gecesi) olarak anılır.
- Hoşgörünün Asıl Kaynağı: Ünlü "Gel, gel, ne olursan ol yine gel" sözüyle evrensel hoşgörünün sembolü oldu. Onun bu hoşgörüsü, sadece sözlerinde değil, aynı zamanda o dönem Konya'da yaşayan Hristiyan keşişler ve Yahudi cemaatleri ile kurduğu yakın dostluklarda da görülür.
- Batı'da Popülerliği: Mevlana, 20. yüzyılın sonlarında Amerikalı şair ve çevirmen Coleman Barks'ın serbest çevirileri sayesinde Batı dünyasında büyük bir popülerlik kazandı ve uzun yıllar ABD'de en çok satan şairler listesinin zirvesinde yer aldı.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, sadece bir şair değil, bir akademisyen, bir sığınmacı, bir aile babası ve en önemlisi, ilahi aşk uğruna tüm statülerini terk edebilen bir dervişti.
Onun hayatı, bir alimin manevi bir dönüşümle nasıl çağları aşan bir bilgeye dönüştüğünün en çarpıcı örneğidir.