Samet EKER / ANKARA
Cumhuriyeti'n 100. yılını kutladığımız şu günlerde başta Ankara olmak üzere birçok ilde Cumhuriyet değerlerine ve yapılarına verilen önem gün geçtikçe azalmakta ve sayıları neredeyse yok olma derecesine gelmiş bulunmakta. Cumhuriyet değerleri ve yapıları o dönemin şartlarını ve genç Cumhuriyeti anlamak için en kısa ve en önemli yoldur. O dönem yapılan yatırımlar ve yeni oluşan bir ülkenin kurduğu cumhuriyet, bununla beraber demokrasinin kazanımlarını en iyi şekilde aktarabilmek için yapılan yatırımlar günümüzde bir bir yok edilmektedir. Yıkılan bu değerler aslında milli bilincin ve tarihinde yok oluşu demektir…
ANKARA MİLLİ BİLİNCİN MERKEZİ
Ankara geçmiş tarihten bu yana her zaman milli bilincin, yapıların, dini ve etnik grupların değerlerine her zaman saygı göstermiş bir ildir. Cumhuriyet’e ve Türkiye’ye başkentlik etmesinin en önemli sebeplerinden biri de budur. Çünkü Cumhuriyet’e alışık bir il olan Ankara o dönem bu durumu göğüslemiş ve genç Cumhuriyet ile beraber Türkiye’nin kalkınması için elinden geleni yapmıştır. Yıllarca Osmanlı’ya başkentlik yapmış İstanbul, yerini Ankara’ya bırakmıştır. Durum böyle olduğu için Anadolu’nun kalkınması ve Anadolu halkının savaş ile beraber yıpranmış olan yapısının verdiği etkiyi azaltmak için yatırımlar her zaman Anadolu topraklarına olmuştur. Ankara’da tabii ki birçok yatırım yapıldı fakat bunların pek çoğu günümüze ulaşamadı. Tabii ki o dönemin en önemli yapıları Birinci ve İkinci Meclis’tir. O dönem çizilen planlara baktığımızda Ankara’nın Ulus ve çevresinde kalacağı öngörülmüş fakat durum İkinci Dünya Savaşı ile beraber öyle olmadığını bizlere göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı ile beraber kırdan kente olan yoğun göç, Çankaya’nın gelişmesine ve bu ilçenin giderek daha önemli hale gelmesini sağlamıştır. Çankaya ilçesinin öneminin artması ile beraber Ulus ve altında önemini yitirmeye başlamıştır. Tabii ki bu önem o dönemin şartları için konuşuyoruz. Günümüzde tarihi alan olarak atfedilen Ulus bölgesi yerli ve yabancı birçok turisti ağırlıyor. Tabii ki Ankara yönetimin başkenti olduğu için 1963’te tamamlanan Türkiye Büyük Millet Meclisi 1937’de ki çıkarılan yasa ile proje yarışması düzenlenerek yapılıyor. Bunların yanında Millî Eğitim Bakanlığı, orduevi, Harp Okulu, Güven Anıtı, Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Ulus Merkez Bankası, Genelkurmay Başkanlığı, Çankaya Gazi Köşk, Pembe Köşk gibi birçok yapı o dönemde yapılmış ve Cumhuriyet değerlerini ve gelişimini hepimize göstermiştir.
MİLLİ BENLİK VE BİLİNÇ YOK EDİLMEMELİ
Tabii ki Ankara Palas gibi Türk Ocağı Binası yani Ankara Halkevi gibi yapılar günümüze kadar ulaşmış ve gereken ilgiyi görmüştür. Bu tarz yapıların yanında Gazi Çiftliği İstasyon Binası gibi yapılarda mevcuttur. İlk ulusal mimarlık döneminin en karakteristik yapılarından birisi olan Ulus‘ta ki Ziraat Bankası ve bu yapıların içerisindeki en önemlisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait ve Atatürk Orman Çiftliği içerisinde yer alan, zamanında bir çok tartışma konusu olan Marmara Köşkü bunlardan biri. Tartışma konusu olmasının en büyük sebeplerinden birisi tabii ki Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi köşkün hemen yanı başında yer almasıydı. Bir başka konu ise Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk Orman Çiftliği arazilerini şartlı bağış ile yapmıştır. Halka emanet edilen bu arazi şu anda farklı ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılıyor. Atatürk Orman Çiftliği arazisi ve içerisindeki yapılar Cumhuriyet’in en değerli yapılarından da bazılarıdır. İkonik binalardan birisi olan ve siyasi birçok tartışmaya sebep olan İller Bankası binası yıkılan binalardan biridir. Hatta o dönem dikkat çekici haber başlıklarından birisi, ‘binası yıkılan İller Bankası kiraya çıktı’ olmuştur. Bunun yanında Maltepe Hava Gazi Fabrikası Elektrik Üretim Tesisidir. Üretim tesisi olduğu için bir yaşam alanı oluşturan bu yapı 40’ı aşkın yapı ile beraber önemli bir alana sahipti. Bu tarz yapıların yıkılmadan güçlendirilerek kendi faaliyet alanında kullanılmasa da çeşitli kültür ve sanat faaliyetlerinde kullanmak için yıkılmadan durabilirdi. Çünkü bu tarz yapıların günümüzde çok fazla kültür ve sanat etkinliklerinde kullanıldığını görüyoruz. 2006 yılında başlayan yıkım işlemleri ile beraber yapı tamamen yıkılmıştır. Yıkılmak istenen fakat gelen tepkiler üzerine yıkılamayan ve güçlendirme çalışmaları faaliyetleri ile beraber yeni yaşam alanı oluşturmak adına Saraçoğlu Mahallesi çalışmaları hala devam ediyor. Döneminde alışveriş merkezi yapılması gibi bir durum söz konusu iken yapılan hukuksal mücadeleler sonucunda raporlar yayınlandı ve yıkılmama kararı alındı. Bunların yanında Etibank binası 2013 yılında yıkıldı. Atatürk Orman Çiftliği işçi memur lokantası yıkıldı, Baraj Gazinosu 2016’da yıkıldı ve bunun gibi pek çok yapı tehdit altında. Bunun gibi birçok örnek Türkiye’nin farklı yerlerinde görülmektedir. Bu yapıları sadece bir binadan ibaret olduğunu düşünmemek gerekiyor. Atatürk Orman Çiftliği gibi alanlar da bu bilinci ve düşünceyi gelecek nesillere aktarıyor. Eski ve tarihi yapıların yıkılması milli benliğini ve bilincin yok olması demektir. Bu yüzden milli benliği ve bilinci yok etmeden projeler geliştirilmeli ve yenilenmelidir.