Kendisi ile Kızılcagün Tv ve Sonsöz Tv’de birkaç program ve keyifli söyleşiler yaptık. Ankara Kulübü Derneğimizin eski Genel Başkanı Bülent Kalıpçı ile ilgili bir biyografik anıyı paylaşmak istiyorum. Bülent bey kadim ve bilebildiğim kadarı ile yedi göbek Ankaralı, bir Ankara beyefendisi.
Şimdilerde doğduğu Ankara Konağını yeni restore edierek, müze tadındaki yapıyı Ankaralıların kullanımına sundu. Kalıpçızade Konağı, Samanpazarı, Hamamönü mevkiinde. Sayın Kalıpçı son buluşmamızda bana Sayın Haydar Köprülüoğlu’nun 2004 baskılı Gün Aşımı kitabını armağan etmişti. Kitapta çokça Ankara anısı ve belge niteliğinde döküman var. Bugünkü yazımda buradan.
“Dr. Bülent Kalıpçı
Hayatın içinde geçmişten bu güne pek çok kişi tanıdım. Konulan geldikçe bazıları anılarda yer almakta. O yıllardan kalan dostlar, arkadaşlar da var. Aradan yıllar geçtiği için hepsine ulaşamadım. Kitabın akışı içinde birkaç değerli dost ve hemşerimi burada anmak isterim. Bunlardan birisi de Sayın Bülent Kalıpçı’dır.
Hani bilirsiniz eskiden mahallelerde yaşça kendinden küçüklerin problemlerini çözmeye talip ağabeyler bulunurdu. Bu ağabeyler, yakınlık duyduğu kardeşlerinin okul derslerinden, sünnet olmalarına; ergenlik çağındaki gençlik sorunlarından evlenmelerine kadar pek çok konuda danışman olurdu.
Böyle bir ağabeyi de, otuz yaşlarında bir tıp adamında görmüştüm. Ankara'da Anafartalar Caddesinde 1960 yılında 'Anafartalar Polikliniği' açılmıştı. O yıllarda sosyal güvencesi bulunmayan işyerim, buraya yakın olduğu için, sağlık sorunumuz olduğu zaman ben ve işçim buraya gelir, ilgili doktora muayene olurduk.
Ankara'da İlk açılan poliklinik özelliğini taşıyan, bu sağlık kuruluşunun Başhekimi ve sahibi Bakteriyolog ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Kalıpçı idi. Diyeceksiniz ki sağlık kuruluşuyla, ağabeyliğin ne ilgisi var? Benim düşündüğüm ağabeyler, her yerde kendisini belli eder. Dr. Bülent Kalıpçı da polikliniğine gelen hastaların ağabeyleriydi. Gelen her hastanın muayenesinden, laboratuvar sonuçlarına dek, yetişebildiğince ilgileniyordu.
Muayene için geldiğim bir gün, salonda sıramı beklerken, boynumda bulunan bezeyi eliyle yoklayıp tetkik etti. Sonra da rahatsızlık verip vermediğini sordu. Boynumdaki bezenin, dikkatleri çekmesinden başka, bir rahatsızlık vermediğini ve aldırmak istemediğimi söylemiştim.
Bunları söylerken, ameliyathane korkumu belli etmiş olacağım ki, bana ağabeyce:
"Çok basit bir ameliyat, korkmana gerek yok!" dedi.
Ben de kendisine:
"Vaktim çok az, işimden vakit bulursam aldıracağım" deyince, Bülent Kalıpçı, şu teklifte bulundu:
"Şimdi muayene için beklediğin kadar bir vaktini alır! Kabul ediyorsan burada alırız" diyordu.
Ayaküstü orada alınacağını söylemesiyle ameliyathane korkusu kalmamış, çok rahatlayarak bu teklifini hemen kabul etmiştim.
Nitekim iki gün sonra, hem de öğle yemeği arasında, basit bir ameliyat masası hazırlatarak, boynumdaki beze alınmış, işimin başına dönmüştüm. Alınan 'Habis' (Kötü, tehlikeli) yönüyle tetkiki yapılarak üç-beş gün sonra, alınan parçanın salim olduğu da bildirilmişti. Bunlann hepsi için bir muayene ücreti almıştı!..
Boynumdan aldırdığım bu bezenin eşi de sırt bölgemde vardı. Yıllar sonra 'Onkoloji Haştanesi'nde aldırmaya karar vermiştim. Ameliyat gömleği içinde beş saat sıra bekledikten sonra, ameliyat olmuştum. Dikiş yeri açık kaldığından, yara enfekte olduğu için geç iyileşmiş, işlerim aksamıştı.
Sayın Bülent Kalıpçı ve onun gibiler benim nazarımda tam bir ağabeydir.”
Esen Kalın.