Muhtemelen yaşamınız boyunca hiç görmediğiniz, bir mekandayım. Burası ilgililerin bildiği, Ankara’nın üçüncü Sur duvarının, şu anda ortaya çıkmış, bir biçimiyle korunmuş parçasını önündeyiz. Arkeologlar ve meslekten insanlar bunu bilirler, bu duvarın devamı Roma Hamamı’nda zaten ortalıktaydı ama gizli kalmış yönüyle az bilinen yönüyle Sur duvarı burada. Yapılışı 1600’lü yıllar ama elimizi de sürüyoruz. Geçmişe de tanıklık ediyoruz. Kıymetli bir konuğum var. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde arkeolog, uzman, hatta Arkeologlar Derneğimizin eski Genel Başkanı Sayın Dr. Soner Ateşoğullar.
Ankara’nın üçüncü sur duvarından kalan son bölümün öyküsünü diznliyoruz.
“Bu Ankara’nın dış sur duvarı. Biliyorsunuz Ankara Kalesi, Akkale var, içkale gibi orası, onu çevreleyen bir dış kale var, bir de 16-17. yüzyılın başında, 1604 ile 7 arasında. Yapıldığı tarihleri biliyoruz çünkü şeriye sicilleri var elimizde. Şeriye Sicilleri, Osmanlı olan bitenlerin yazıldığı, fermanların, o kayıtlar tutuluyor, resmi kayıtlar. Ankara’nın kalesi var, iç kale, dış kale, bir de 1600’lü yıllarda bu Celali İsyanları çıkıyor, biliyorsunuz. Aceleyle bu sur duvarını yapıyor, Ankara halkı. Zaten bu Celali İsyanları sırasında büyük bir ekonomik buhranda var. Vergiler artmış, insanlar geçim kaygısında, eşkiyalar var, can güvenliği de bir sıkıntı. Eşkiyalar gelip Samanpazarını yakıyorlar, Hamamönü yakıyorlar. Dolayısıyla halk bir korkuyla, aceleyle bu suru kendi paraları ile kaplıyor, mutlaka devletinde, Osmanlı’nında katkısı vardır. Ankara’da o zaman birçok açık tarihi yapı var, Roma Hamamı şurada, Agustus Tapınağı, Romadan Bizans’tan kalan tarihi yapılar var ve bu taşları devşirme olarak alıyorlar. Türkçesi devşirme. Tarihi yapılardaki taşları söküyorlar, o taşları getirip başka bir yapıda kullanıyorlar. Bu tarihten günümüze kadar var. Sadece Osmanlı’da olan bir şey değil. Roma döneminde var, Bizans’ta var.”
Bu duvar sanki can havliyle, büyük bir hızla, herkesin emeğini kattığı bir yapı gibi oluyor. Böyle müthiş bir ustalık gerektiren taş işçiliği yapalım gibi değil. Bu hakkaten direkt can güvenliğine yönelik bir eylem.
“Toplama taşlarla, harçta kullanılmış, sadece taşları üst üste koymak değil. Hatta bir kaynakta rastladım, kerpiç bile kullanılmış üst katlarında. Belli bir kısmı daha yüksek olsun diye, kerpiçten örülmüş zamanında ama kerpiç günümüze kadar korunmamış. Yıl 1998, ben o zaman Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nden arkeolog olarak çalışıyorum. Hatta yeni gitmiştim müzeye, daha önce de Kurtuluş Savaşı Müzesi’ndeydim. Gider gitmez, o zaman ki müdürümüz İlhan Temizsoy, bu sondaj kazısına, önce sondaj yapıyoruz altta ne var diye, sonra bir şey çıkmazsa devam ediyor. Büyük bir inşaat olduğu için, ben burada görevlendirildim. Burada elle kepçe ile çalışırken, bu sur duvarına denk geldik. Bu duvar çıkınca, ben hemen bir araştırma şeyine girdim, bu kadar büyük bir duvarın burada çıkması biraz enteresan geldi. O zaman Roma Hamamı’nda filan kazı yapmamıştım. Araştırınca bu surun Ankara’nın dış sur duvarı olduğunu anladım. Çünkü 1947 yılında, Çankırı kapının, Roma Hamamı’nın karşısında, Mahmut Akok, çiçek sokağının köşesinde, bir kazı yapmış 1947 yılında, surun bir parçasını bulmuş. Hatta o da sur duvarı olduğunu söylemiş. Ondan sonra 47’de tozlu sayfalarda kalmış. Biz bu sür duvarını bulunca, araştırmaya gittiğimi söyledim ya, 1985 yılında da, hemen şu arkamızda Başbakanlık Basınevi var, ora yapılırkende 1985 yılında, başka kalıntılar ve sur duvarının bu uzantısı orada da çıkmış.
Biz sur duvarını orada da bulmuşuz aslında. Gene orada da korunmamış maalesef. Çiçek sokakta olduğu gibi. Biz bu sur duvarını büyük bir mücadele ile koruduk aslında. Düşünün bu kadar büyük bir inşaat var, para var, rant var. Böyle bir sur sebebi ile çok katlı otoparkın tamamının iptal edilmesi düşünülemez bile ama biz de kendi savaşımız verdik, onlar kendi savaşını verdi. Sonuçta burada ben, İlhan Temizsoy müdürümü anmadan geçmek istemiyorum. Benim yanımda durdu. Burada bir mücadele verdim, korumak için, bir arkeolog refleksiyle, o da destek verdi. Yönetim kurulu müzede; “Biz bunu kabul etmeyiz, engel olmayın bize” gibi klasik defanslarını yaptılar ama İlhan Temizsoy “Hayır bu korunacak!” dedi. Sonra bu Koruma Kurulu’nun gündemine geldi; belgeler, fotoğraflar, çizimler. Koruma Kurulu bunun korunmasına karar verdi. Zaten o zaman Koruma Kurulu’nun başkanı İlhan Temizsoy’du. İşin başındaydı, ben de gerekli katkılarımı yaptım, korunması için orada. Belge, bilgi anlamında. Kurul kararıyla, bu sur duvarının bir mekan oluşturularak, burada korunmasına karar verildi.”
Bir başka Gizlenenin Peşinde köşe yazısında buluşmak umuduyla, esen kalın.