Ahlak ve Görgü

“Sessiz kurallar, büyük etkiler”

Abone Ol

Toplum, birlikte yaşama sanatıdır. Bu sanatın temeli ise ahlak ve görgü kurallarıdır.
Ahlak, vicdanın sesiyle şekillenir; görgü ise bu sesi dışa vuran davranış biçimidir. Her insan, kendi içinde bir ölçü taşır. O ölçü, doğruyu yanlıştan, saygıyı bencillikten ayıran çizgidir.

Bir toplulukta yaşamak, yalnızca kurallara uymak değil, başkalarının alanına saygı göstermektir. Karşındaki insan konuşurken sözünü kesmemek, biri üzgünken onu anlamaya çalışmak, toplu taşımada yaşlı birine yer vermek, sakız çiğnerken yanındaki insanların rahatsız olacağını bilmek…Bunların hiçbiri yasalarla zorunlu değildir ama ahlakla ilgilidir.
Ahlak, görünmeyen bir disiplindir; kimse bakmazken bile doğru olanı yapmaktır.

Görgü ise bu içsel ahlakın dışa yansımasıdır.
Birinin gözlerinin içine bakarak konuşmak, teşekkür etmeyi bilmek, mahremiyete dikkat etmek… Bunlar, insana yakışan davranışlardır. Ne kadar eğitimli, ne kadar zengin ya da güçlü olursak olalım bir önemi kalmaz çünkü saygıyı unuttuğumuz an aslında insanlığımızdan da bir parça kaybederiz.

Toplumda bazen, “Benim davranışım kimseyi ilgilendirmez” diyenlerle karşılaşırız. Oysa hepimiz birbirimizin aynasıyız. Küçük bir selam, içten bir teşekkür, birinin gününü güzelleştirebilir. Aynı şekilde kaba bir söz, kırıcı bir hareket de birinin güvenini sarsabilir.

Vicdan mı öğretir, toplum mu?

Belki de gerçek, bu iki uç arasında bir yerde gizlidir.
İnsanın içindeki vicdan, ahlakın tohumudur; toplum ise o tohumu büyütür, biçimlendirir. Vicdan bize yön gösterir, toplum ise sınırlar çizer. İkisi bir araya geldiğinde, hem bireysel hem de toplumsal ahlak ortaya çıkar.