3 SAATTE 500 KARYOLA

Sizleri yüzyıl öncesine götürmek istiyorum. Bu anlatacaklarımın tanığı Zihni Kavukçu, sağlık memuru. İbrahim Göktürk’te, 10 kasım...

Abone Ol

Sizleri yüzyıl öncesine götürmek istiyorum. Bu anlatacaklarımın tanığı Zihni Kavukçu, sağlık memuru. İbrahim Göktürk’te, 10 kasım 1964, Ulus gazetesinde bir makaleye dönüştürüyor. Yüzyıl önce, Rusların ilk büyükelçilik binası olarak kullandığı mekanın arkasında, Çok yıpranmış, bakım görmesi gereken, biraz büyücek bir yapı. Kurtuluş Savaşı’nın Hastanesi olarak kullanılıyor. Hastanede Zihni Kavukçu var, sağlık memuru. Bir de Doktor Operatör Bahriye Binbaşısı. Sarı saçlı, mavi gözlü bir doktor. Hafifte şişman sayılabilecek biri. Bu yapıda o gece, 600 yaralı var. 600 savaş yaralısı, bunların yüz tanesi karyolalar da yatıyor. 500 tanesi de neredeyse merdiven sahanlığında, odalarda ama yerdeler ve üst üsteler. Gece sabaha karşı üç suları, gece yarısını geçmiş, üç saat geçmiş. Zihni Bey anlatıyor. Gazi Mustafa Kemal hastaneye geliyor ve bu tabloyu görüyor, yaralıları görüyor. Sonra da başhekimle doktora “hadi birlikte gezelim” diyor. Beraber yaralıların üzerinden atlayarak dolaşıyorlar ve Atatürk’ün çok canı sıkılıyor. Sayıları tekrar soruyor. 500 tane yerde yatan yaralılarımız var, yüz tanesi de karyolada bekliyor diye. Gazi biraz hiddetleniyor, canı da sıkılıyor. Bir şeyde söyleyemiyor ve terk ediyor hastaneyi. Nizamiye kapı nöbetçisi de, Kurtuluş Savaşı’nın Kahraman kadınlarından, Karafatma. Sabaha karşı muhtemelen beş buçuk, altı suları, gün yeni ağarmış, dışarıda bir uğultu var. Sesler var. Talimatlar, emirler birbirine karışıyor. Kağnı gıcırtıları var. Zihni Bey;” Pencereden baktım Saman Pazarı yokuşunda, yukarıya doğru onlarca kağnının geldiğini gördüm.” diyor. Bir süre sonra durum anlaşılıyor, bu Gazi Mustafa Kemal’in gece yarısı operasyonuyla, İki buçuk, üç saatlik bölümde, Ankaralıların evlerinden, kullanılmış, kullanılmamış 500 karyola toplanıyor ve kağnılarla hastaneye getiriliyor. Hastane önünde hızla, bunların montajı tamamlanıp, yaralılarımız, gazilerimiz, yeni karyolalarına taşınıyor. Bu öyküyü neden anlattım? Niye bu kadar çok etkilendim? Yüz yıl önce iyi düşünün, koşulları düşünün, fabrika yok. Olsa talimat verirsin, deposundan 500 karyola yolla dersin. Bu günümüz koşullarında olsa muhtemelen bir ay sürerdi. En azından ihale süreçleri olurdu, ama 3 saat içinde, Ankaralı kendi yaptığı döşeğini, yatağı ile beraber karyolasını, Gazi Mustafa Kemal’in talimatına, talebine uyarak yerine getiriyor. Öykü içerisinde lojistik barındırıyor, yurtseverlik barındırıyor. Hoşçakalın.