1935’DEN GERİYE BAKINCA ANKARA...

Ankara tarihi nedeniyle geçmişte demografik olarak yeterince gelişmiş bir çeşitlilik sergilemiştir. Müslümanların fethinden önce Ankara’nın nüfusu Bizasnlı Rumlardan, Ermenilerden ve Yahudilerden oluşmaktaydı.  İslamiyet dönemiyle birlikte, Danişmetli ve Selçuklu tebasına mensup bir grup yerel nüfusla kaynaşır hale gelmiş ve Moğol fethi ile Mogollar da bu yörede kendi halklarından birazını bırakmış olmalıydılar.  

XV. XVI. yüzyıllarda, Osmanlıların Kafkas’yadaki fetihleri sorasında birçok Ermeni Ankara’ya yerleştirilmiştir. İslamiyet döneminde, şehrin fethinin Hristiyan nüfus için ölümcül olduğu iddia edilmek istenmiştir. Can kayıpları, zorla ya da özgürce din değiştirmeler, bu tür olayların olduğu dönem göze alındığında son derece doğaldır.

Hristiyanlar sakin bir şekilde yaşamaya, kiliselerini imtiyanlarını korumaya tiftik ve karacaların sarı tohumlarının ticaretini tekellerinde bulundurmaya devam etmişlerdir. Eskiden Ankara ve çevresinde gür, sarı saçlı ve mavi gözlü insanlar görüldüğü ileri sürülmüştür. Bu sav, Galyalıların dolaylı varlığını gördüğünden şüphe duymayan birçok gezgin tarafından dile getirilmiştir. 1648 yılında Ankara’ya gelmiş olan Katip Çelebi Ankara sakinlerinin çoğunun Türkmen olduğunu ve onlarında keçi kılı ticareti ve çerçicilik yaptığını belirtir. 1878’e doğru bugün bile Müslüman Bosnak topluluğu şehrin batı tarafına yerleşmiştir. Kurtuluş Savaşı boyunca gerek hükümetin önlemleri, gerek Türk-Yunan nüfus mübadelesinin sonucu olarak çoğu Ermeni ve Rum burayı terk etmişlerdir. Cumhuriyetin ilanı ile ve Ankara’nın başkent olmasıyla birlikte ülkenin her yerinden Türk nüfusunun buraya gelmesi ile Müslüman ve Türk nüfusunun unsurlarının saflarını büyütmüş ve Ankara’yı daha homojen bir şehir haline getirmiştir. Evet, 1935 yılından geriye baktığımızda yukarı da Ernest Mamboury’nin yazdığı Gezi Rehberi notlarını görüyorum. Ankara’nın geçmişine ışık tutuyor.

Esen kalın...