Cumhuriyet Altını, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan hemen sonra hem kültürel hem de ekonomik anlamda bir simge olarak tarihteki yerini aldı. İlk kez Ekim 1925 yılında Darphane'nin Topkapı'da yer alan tarihi binasında gerçekleştirilen özel bir törenle meskük (damgalanmış, akçe haline getirilmiş) olarak basılan Cumhuriyet Altını, o günden beri Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinin yanı sıra modernleşmesinin de en önemli değerlerinden biri haline geldi.
Hem ekonomik hem kültürel milli kimlik
Basıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e takdim edilen bu özel altın, ekonomik anlamda sadece bir yatırım değil, aynı zamanda Cumhuriyetin yenilikçi ruhunun ve ulusal gururun bir göstergesi olarak kabul edildi. O dönemde basılmaya başlayan Cumhuriyet Altını, ülkenin ekonomik istikrarında milli kimliği ön plana taşıyan önemli bir adım olarak değerlendirildi.
İşçiliğiyle ve değeriyle Cumhuriyet Altını
Zaman içinde tasarımları ve işçiliğiyle hem koleksiyoncuların hem de yatırımcıların ilgi odağı olan Cumhuriyet Altını'nın, iki ana türde üretimi yapılıyor. Bunlardan ilki olan meskük altın, üzerinde Atatürk kabartması olduğu için 'Ata Lira' olarak biliniyor. Meskük Cumhuriyet Altını’nın bir yüzünde, “Türkiye Cumhuriyeti 1923” ibaresi yer alıyor. Bu tarih, Cumhuriyetin kuruluş yılını simgeliyor. Altının diğer yüzünde ise ortada Atatürk’ün yandan profil görünüşü bulunuyor. Etrafında “Hakimiyet Milletindir” yazısı ve resmin hemen altında “Ankara” ibaresi yer alıyor.
Cumhuriyet Altını'nın ikinci türü, inceltilmiş şekilde basılan ziynet altın ise genellikle takı amaçlı kullanılırken daha çok süs eşyası olarak tercih ediliyor.
Bu yüzden Cumhuriyet Altını, sadece ekonomik gücüyle değil, taşıdığı simgesel anlamlarla da dikkat çekerek basıldığı günden beri değerini koruyor.