25 Aralık 1954 - 14 Ekim 1955 tarihleri arasında Ankara’da görev yaptı. 1954 yılı sonunda Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü´nde şube müdürü oldu. Sonra yeniden Elazığ’a döndü. 1 Eylül 1959 tarihine kadar burada çalıştı. Bu Elazığ’daki üçüncü göreviydi. Sıdıka Avar, 1939-1954 yılları arasında, bazen at veya katır üstünde, bazen yayan, bazen kamyonla, köy köy dolaşarak kızları toplayıp yatılı okula götürüyordu. Halk tarafından da desteklenen bu harekete kızların anneleri de katıldı. Genç öğretmenin atını durdurarak “benim kızımı da al” diye bağırıyorlardı. Dağda sadece bir tanesinde 157 virajı olan 14 km’lik yoldan yüzlerce kere geçmişti. Her seferinde virajları saya saya yolun bittiğini anlıyordu. Uçurumlu yollardan kızları eğitim ordusuna katmak için canını hiçe sayarak çaba sarf ediyordu. Öyle tehlikeli yollardı ki her yıl sayısız kazalar oluyordu. Yükleriyle beraber atlar, katırlar, eşekler, kamyonlar uçarken, koyunlarda yardan yuvarlanarak nasibini alıyordu.
Sıdıka Avar, ‘Dağ çiçeklerim adını verdiği öğrencilerine kendisini sevdirmek için her şeyi yapıyordu. İlgiye ve sevgiye muhtaç olduklarını bildiği çocuklara özen gösteriyordu. Adeta analarıydı. Bitlerini ayıklıyordu. Onlarla halay çekiyor, oyunlar oynuyor, yeri geldiğinde çeyizlerini hazırlıyordu. Onun olduğu yerde öğrenciler yerde yatırılmıyordu. Yemekleri daima iyi olmalıydı. Önlükleri temizdi ve yırtık değildi. Öğretmenler de öğrencilerine kafalarına estiği gibi olur olmaz ceza veremiyordu. Öğrencilerin gözdesiydi. Özel bir programla eğitilen öğrencilere en çok Türkçe dersi veriliyordu. Ardından Yurt Bilgisi, Matematik, Sağlık Bilgisi, Çocuk Bakımı, Ev İdaresi, Yemek-Dikiş-Nakış dersleri geliyordu. Okulun adı ve başarısı her yere yayılmaya başladı.
“Atatürk, bu dağ köylerinde bütün yoksunlukların Türkçe bilmemekten ileri geldiğini söylemiş, bunu isyan sebeplerinden biri olarak görmüştü. Onun için Türkçe’nin bu köylere ‘ana’ ile sokulmasını arzu etmişti.” Sıdıka Öğretmen de devletin kendisine verdiği yetkiye dayanarak tedbirleri şöyle sıralıyordu. Kızların saçı kesilmeyecekti. Temizliklerini kendisi üstlenmişti. Çocuklar hademeye yardım etmeyecekti. Öğrenciye kötü söz söylenmeyecek, onlara küfredilmeyecekti. Dayak yasaktı. Kızlara kötü şekilde hitap eden kişiyi okulda tutmayacaktı. Veliler ve çocuklar saç kesilmemesi olayına çok sevinmişlerdi.
Yine bir dün öğrenci toplamak amacıyla Tunceli’ye gitmek için paşadan izin istedi. Gerekçelerini sundu. Paşaya “- kızlarımızın jandarma ile toplanması hem çocukları hem aileleri ürkütüyor. İzin verirseniz köylere çocuk toplamaya ben gideyim. Aileler kime teslim ettiklerini, kimin okutacağını görürlerse gönülleri rahat olmaz mı? - Ben de bunu çok düşündüm. Hangi öğretmen? Dedi paşa ve durdu. Dikkatlice bana baktı, sertçe: - Kelleni koltuğuna aldığının farkında mısın? Bir an düşündüm. Soruyu karşı soru ile karşıladım: - Efendim, bu kelle düşerse kızımı okutur musunuz? Paşanın üzüldüğü yüzünden belliydi. İki elini masanın üstüne koyarak ayağa kalktı, askerce: - Evet! dedi. Ben de ayağa fırladım. Söz bitmişti herhalde, askerce selam vererek: - Sağol Paşam! deyip çıktım.”(Dağ Çiçekleri-Sıdıka Avar anılarından)
“Ben ana idim” benim de yatılı okulda okuyan çocuğum vardı. Çocuğum sıcak odada açılsa bile gece kalkıp örtmez miydim?.” Dağ köylerinden getirdiği ve tamamına dağ çiçekleri ismini verdiği bu ülkenin çocuklarına, üşümesinler diye battaniyeleri dağıtırken bu cümleler ağzından dökülüyordu. Vatan çocuklarını eğitmek ülküsü uğruna Elazığ’daki görevine sebatla gidiyordu. “Buradaki zorlu çalışma hayatına rağmen onları seviyorum. Zaten insanları ne zaman sevmedim ki … hele sınıflarımın öğrencilerini. Heyecanımı acı bir gülümsemede saklayarak kalbim burkula burkula bu dost muhitten ayrılıyorum…”
1959´da kendi isteği üzerine İstanbul Sultan Selim Kız Enstitüsü´ne edebiyat öğretmeni olarak nakledildi. Ardından 27 Mayıs 1960’ta Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü´ne atandı. Daha sonra da İstanbul’da Nişantaşı Kız Enstitüsü Öğretmenliği yaparken 29 Aralık 1966 tarihinde yaş haddinden emekliye ayrıldı.
16 Haziran 1979 günü İstanbul’da vefat etti. Sade bir törenle Erenköy Mezarlığına gömüldü.
Onun gönlündeki “insan ve vatan sevgisi” cehalete karşı savaşta en önlerde mücadele etmesini sağlamıştır.
1940’lı yıllarda “Elazığ Kız Enstitüsü” olan okulun şimdiki adı “Elazığ Öğretmen Sıdıka Avar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”
Efsane öğretmene Allah’tan rahmet dilerim.
(BİTTİ)