“Genelde tek başıma kalmamaya özen gösteriyorum. Düşüncelerimi Büyük bir karmaşa içerisinde bulduğumdan mütevellit olabildiğince insan içerisine karışmaya ya da uğraşlar edinmeye çabalıyorum. Koku hafızası var sanırım bende. Hem de büyük ölçüde. Ya da çok fazla heves kaldı kursağımda, ondan dolayı da olabilir. Çünkü ne zaman gecenin sabaha dayanan bir saatinde rüzgar kendini bilmez bir biçimde esse, yüzüme yüzüme vuran çiğ tanelerini hissetsem boğazım düğümleniyor. Bir anda gözlerim doluveriyor. Hayır zayıflıktan veya duygusallıktan değil. Bir sebep bulamıyorum. Kafamda binlerce farklı şarkı çalmaya başlıyor, eskilerin bütün anları gözümün önünden geçiveriyor.
Anlık olarak aldığım kokular beni yıllarca geriye götürebiliyor. Adını bile hatırlamadığım insanları, yolunu unuttuğum sokakları hatırlamaya başlıyorum. Duruyorum... Dünya dönmeye devam ederken ben fizik kurallarınca durduğumu iddia edercesine duruyorum. Newton görse bıyık altından gülerdi herhalde. Lakin susturamadığım sesler var zihnimin her köşesinde. Her birini tanıyorum, hepsinin çözdüm. Fakat hiç birisi susmanın ne anlama geldiğini bilmiyor. Dünü, bu günü, yarını... Her birisini istişare etmeye devam ediyorlar. Sanki inadımaymış gibi rüzgar da esmeye devam ediyor. İstiyorum ki şimdi adını bile hatırlamadığım insanlar yanımda olsa, belki o zaman bir çift lafım olurdu onlara. Fakat bir anlam ifade etmeyeceğini de biliyorum. İsteklerim yaşamak ve düşünmemek ilken ikisi de benim kontrolümde olmadan sekteye uğruyor. Yaşamım düşüncelerim tarafından sabote ediliyor, düşüncelerim yaşantım tarafından galeyana getiriliyor.
Ve bir anda kafatasımın içerisinde binlerce resim beliriyor. Fikirler ve kaos da işin cabası elbette. Filistinli bir kadın Nobel barış ödüllerinde şarkılarını söylüyor. Rus asıllı bir piyanist en güzel bestelerini çalıyor. Ben hafifletmekten hava kadar olup göğe karışıyorum. Dünyanın tek anlamı yüzüme vuran rüzgar ve eskide bıraktıklarımdan ibaret oluyor. Anlatmaya çalıştığımda ise kelimeler yeterli gelmiyor. Sanki yeni bir dil icat edilmeliymiş ya da artık yeni kelimeler eklemeliymişiz gibime geliyor. Çünkü insan hislerini muhteşeme yakın derecede anlatabilmek gerçekten güzel olurdu. Okuduğunda insan hissedip de söyleyemediklerini okuduğunda sanki dünyanın bir ucundan diğer ucuna bağlantı kurardı gibime geliyor.
Bunun için henüz çok gencim. Fakat emin olun, kağıtlar boyu yırtılan şiirlerim ve kelimelerim hislerin/hayatın anlamını dünyaya aktarmak için vardır. Ve tarafımdan atılacak olan imza gelecek nesillere yön verecektir. Şüpheniz olur ise bundan, gecenin en karanlık saatinde balkona çıkın veya pencereyi açın.
Dünya size benim haklı olduğumu müjdelercesine rüzgarlar gönderecek...”