Toplumda yükselen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’li danışmanlık şirketi McKinsey ile yapılan anlaşmanın iptal edildiğini şu sözlerle açıkladı:
“O işi bitirin dedim, biz kendi kendimize yeteriz.”
Evet, BİZ olmayı becerebilirsek, iktidarımızla muhalefetimizle birlik beraberlik içinde yaşamayı öğrenebilirsek, biz kendi kendimize yeteriz.
Muhalefetin görevi, iktidarı denetlemektir. Yasama gibi, yargı gibi, basın gibi, sivil toplum örgütleri gibi en başta muhalefet, iktidarı yakından takip eder, hata ve yanlışlarını yakalayarak kamuoyu önünde uyarır.
Muhalefet her ağzını açtığında, en ağır şekilde saldırıya geçerseniz, ihanetle, hainlikle suçlarsanız, elinizdeki büyük devlet gücüile muhalefeti tümden susturmaya kalkışırsanız, belki siz fazla bir şey kaybetmezsiniz ama, seksen milyonluk devletimiz çok şeyler kaybeder.
Ak Parti iktidarının ilk yıllarında, 850 km.’lik Suriye sınırımız, mayın temizleme karşılığında 49 yıllığına İsrail’e verilmedi mi? Ana muhalefet partisi CHP, Anayasa Mahkemesi’ne giderek bu ihale düzenlemesini bozdurmasaydı, bölgemizde şu an neler yaşanıyor olabilirdi?
Yahudi zenginlerin, Filistin halkından para karşılığı aldıkları topraklar üzerinde 1948 yılında kurulan İsrail Devleti’nin, bugün bölgede oynadığı rolü görmüyor muyuz? 1968’deki Arap-İsrail savaşında henüz 20 yıllık bir devlet iken iki buçuk milyonluk İsrail’in, (Tabi ki ABD ve Batı’nın da desteğiyle) ile tüm Arap dünyasını nasıl perişan ettiğini unutabilir miyiz?
2008’lerde eş zamanlı başlatılan Ergenokon, Balyoz, Ayışığı, Askeri Casusluk gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya yönelik davaların savcılığını üstlenmeseydiniz, Kürt Açılımı, Alevi Açılımı, Ermeni Açılımı, Roman Açılımı gibi argümanlarla başlatılan “Analar ağlamasın” diyerek devam ettirilen “Barış Süreci” sırasında muhalefetin uyarılarına azıcık kulak verebilseydiniz, ülkemizde son yıllarda yaşanan terör belası bu kadar tırmanır mıydı?
İktidara geldiğiniz ilk yıllardan itibaren muhalefetin, “Tarikatlar, cemaatler ve irticai faaliyeteler” konusundaki uyarılarına azıcık kulak verseydiniz...
2008 yılındaki Ak Parti’yi kapatma davasında Anayasa Mahkemesi’nin “Ak Parti’nin, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” uyarısını dikkate alsaydınız, belki de 15 Temmuz gibi bir kahpe darbe girişimini bile yaşamayacaktık.
Dış ilişkilerimizde, muhalefetin uyarıları yerine “Değerli yalnızlığı” seçmeseydiniz, komşumuz Suriye’de sürüp giden iç savaş konusunda Türkiye olarak politikalarınızı belirlerken, muhalefetin uyarılarına azıcık itibar gösterseydiniz, belki coğrafyamızdaki yangın bu kadar büyümeyecekti.
İç politikada da, dış politikada da sürekli olarak muhalefeti yok edilmesi gereken bir hasım olarak görmek yerine, onlara azıcık hoşgörü ile bakabilseydiniz, yararlı uyarılarından faydalansaydınız, milletimiz bu kadar ayrışmayacak, zıtlaşmayacak, birbirine körü körüne hasım iki kesim haline gelmeyecekti.
Ana muhalefet partisi CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, gittiği şehit taziyelerinde protesto edilmesi, içimizi sızlatmıyor mu?
Yazık ediyoruz bu vatana, bu millete.
Eğer kendi kendimize yeteceksek, şimdiden başlayarak içimizdeki toplumsal barışı sağlamaya çalışmalıyız.
İktidarımızla, muhalefetimizle, tüm kesimlerimizle bir millet olduğumuzu unutmamalıyız.
“Yalnızlık Allah’a mahsustur” demez miyiz?
Oysa, sadece Ortadoğu ülkelerindeki krallar, emirler, sultanlar ve diktatörler, paylaşmayı sevmiyorlar, yalnızlığa sığınıyorlar!