Bir anda ortaya çıkıveren DEAŞ’ ın kısacık bir sürede yaşattığı onca şiddet ve vahşetin içinde 2014 yılında saldırdıkları Şengal’ de binlerce Ezidi kızı alenen köle yapmaları ve “savaş ganimeti” olarak köle pazarlarında satmaları, bu kızların satılmadan önce ve satıldıkları evlerde “dinen caiz” olduğu gerekçesiyle defalarca tecavüze uğramaları hepimizde ayrı bir dehşet yarattı. Zira 21. Yüzyıldayız, dünyadan bakarak Mars gezegeninin neresinde toprağın nasıl değiştiğini görebiliyoruz, Şengal dediğimiz yer ise sınırımızdan üç saat kadar uzaklıkta. Yani bu zavallı kızların çektikleri acılar burnumuzun dibinde yaşandı. Ezidi kızlara yapılanlar yakın çevredeki toplumların o kadar ağırına gitti ki mutaassıp Araplardan Yahudilere kadar herkes bu kızları kurtarmaya çalıştı.
Dünya üzerindeki resmi köle pazarlarının kapatılmasından ortalama yüz yıl sonra, hem de alelen yapılan bu kadın köleleştirme işlemi, her türlü akıl tutulması veya kitlesel cehalet izahını aştı. DEAŞ’ ın ve Bağdadi’ nin bu tavırlarını dünyanın geri kalanından önce asıl biz Müslümanlar hiç anlayamadık. Malumunuz Hristiyanlık dininin kurallarının köleliğe izin verip vermediği şaibelidir, o yüzden günümüzden bir yüzyıl kadar önce Pazar günleri kilise ziyaretlerini hiç sektirmeyen Amerikalı saygıdeğer yargıçlar Ku Klux Klan üyesi olmakta ve kukuletaları takarak köle olmaya isyan eden zencileri öldürmekte dinen hiçbir sakınca görmüyorlardı. Oysa İslamiyette kölelik çok net bir şekilde ve hiçbir soru işaretine mahal bırakmaksızın yasaktır. Bizim dinimizde hiçbir zümre, hiçbir amaçla köleleştirilemez. Durum bu iken, amaçlarının İslamiyeti yaymak olduğunu söyleyen kişilerin kadınları köleleştirmeleri, hele ki tecavüz eylemleri yapmaları ilk önce Müslüman halkları şok etti. Diğer Müslüman ülkelerdeki insanlar ve özellikle birkaç yıl ara ile birkaç kadını nikahlamanın hakları olduğunu düşünen zengin Araplar, bu kızcağızların kurtarılmaları için sivil toplum örgütlerine para verdiler, kendilerine “İslam Devleti” adını vermeye utanmayan bu korku filmlerinden fırlamış adamların İslamiyete verdikleri zarara kafalarının tası fena halde atmıştı çünkü.
DEAŞ katillerle ve canilerle doluydu, ama bu korkunç adamlar çok iyi organize olmuşlardı, bu kızların köleleştirilmesi için gerekli logistiği ve köle pazarı faaliyetlerini aksatmadan yürütüyorlardı. Kızları bir yerden başka yerlere rahatlıkla taşıyabiliyor, facebook ta bile satış yapıyorlardı. Kızların arasında üç yılda oniki defa satılan, oniki adamın tecavüzüne uğrayanlar bile vardı. Zavallıcıklardan kurtulabilen bir tanesi basına verdiği röportajda satılıp her türlü eziyetini gördüğü adamın içinde bir kırıntı vicdan uyandırabilmek ve kendisine yapılan korkunç muameleyi bir nebze azaltabilmek için adama adalet duygusundan bahsetmeye çalışmış. “Ne adaleti!” demiş adam. “Yakında halife (yani Bağdadi) Roma’ ya girecek. Romalı kızlar da buraya gelecek. O zaman onlar da görecek adaleti!”. Bu adam kapkara ve kötü bir kalbe sahipti orası besbelli ama elimize basit bir cep telefonu alıp dünyanın her yerinde nelerin olup bittiğini görebildiğimiz bir zamanda söylediği bu şeye gerçekten kendisi de inanıyor muydu? Bu tür söylemleri 11. yüzyılda Hasan Sabbah haşhaş içirdiği ve ilerideki dağın ardında ne olduğuna dair hiçbir fikri olmayan, oradan uzay gemisi çıksa dağın ardında yüzyıllardır uzay gemisi tipinde canlılar yaşıyor zannedecek olan adamlarına yutturabilir belki ama 2014 yılında buna yüreği taştan yapılmış olsa bile hangi adam inanır? Hayır, bu adamlar sözde halifelerinin Roma’ ya falan gireceklerine inanmıyorlardı, Kolezyum’ da köle pazarı yapamayacaklarını da biliyorlardı. Onlar sadece kendilerinden çok daha yukarıdaki adamların yaptıkları bazı stratejik hesaplar çerçevesinde geçici bir süreliğine ve yine geçici olarak kötü bir güç elde etmişlerdi ve bu kötü gücü kullanıyorlardı. Gücün onlarda olduğu süre boyunca hak, hukuk, adalet, vicdan gibi hiçbir değer umurlarında değildi.
Güç elde etmek insanın sınavlarından birisidir, bu bildiğimiz bir şey. Ama elbette ki her eline güç geçiren kişi veya topluluk kafa kesmez veya tecavüz etmez. O halde DEAŞ bu kızlara bu korkunç eziyetleri hangi gerekçeyi ileri sürerek yapıyordu? Köleliğe ve zayıfa karşı her türden kötü muameleye tümüyle kapalı dinimizde kendilerine buldukları bahane şuydu; bu kızlar Ezidi idiler. Yani herhangi bir ilahi dine inanmadıkları ve şeytana taptıkları düşünülüyordu. Ezidilerin şeytana falan taptıkları yok ama dini inançları biraz karışık, okumama rağmen ben de pek anlayabilmiş değilim. Sanırım Ezidiler de çok anlaşılır olmadıklarının farkındalar ki sonradan Ezidi olmaya izin vermiyorlarmış, zaten doğumunuzdan beri görüp alıştığınız bir şey olmasa pek kafanızın kabul edebileceği bir öğretiye benzemiyor. Ama yahu el insaf, velev ki dünyanın en saçma inancına sahip olsunlar, bizim dinimizde en fazla şeytanı taşlama vardır, o da aslında kutsal kitabımızda yazmamasına rağmen gelenek haline getirdiğimiz bir şeydir. Şiddetin her türlüsünü yasaklayan dinimizde şeytana tecavüz diye bir şey yoktur, zaten tecavüzün hiçbir türlüsüne izin yoktur. Asıl DEAŞ’ ın kafa kesen, küçücük çocuklara tecavüz eden bu adamları şeytandır, o bölgedeki suyun veya petrolün derdine düşüp bu çıkarların uğruna binlerce küçücük kızın tecavüze uğramasını önemsiz bir proje detayı olarak gören büyük adamlar şeytandır.
2010 yılında başladığı zaman memnunlukla izlediğimiz Arap baharının hapishanelerde ne kadar terörist varsa sokağa salacağını, kısacık bir sürede korkunç bir kışa dönüşeceğini, bilmediğimiz ve anlamadığımız çıkar hesaplarının böyle hayasızca örgütlerin oluşmasına ortam sağlayıp suçsuz hayatları yok edeceğini, binlerce küçücük kızı tarifsiz acılarla perişan edeceğini bilseydik o zaman o kadar çok sevinir miydik acaba?