ALPER ŞAŞMAZ / ANKARA
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin 11 Ocak 2021 tarihli MYK toplantısı sonrasında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
“TÜRKİYE, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ENDEKSİ’NDE 2020 İTİBARİYLE 154. SIRADA”
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kapsamında Türkiye’deki medyanın durumunu değerlendiren Öztrak; “Demokrasilerde en temel haklardan biri, halkın doğru haber alma hakkıdır. Millet yasama, yürütme ve yargı organlarını, “haber alma hakkını” kullanarak denetler. Basın özgürlüğünün olmadığı bir yerde, ifade özgürlüğü de olmaz. Bu nedenle özgür basın, vatandaşların gözü, kulağı ve sesidir. Çağdaş demokrasilerde medya, kuvvetler arasında, en önemli denge ve fren sistemlerinden biridir. Bu nedenle de “dördüncü güç” olarak tanımlanır. Dün, Çalışan Gazeteciler Günü’ydü. Ucube tek adam vesayet rejimine geçildikten sonra, özgür basın üzerindeki baskılar hızla arttı. Türkiye, 180 ülkenin değerlendirildiği basın özgürlüğü Endeksi’nde 2020 itibariyle 154. sırada. Kongo bu ligde bizim dört sıra üstümüzde. Rakiplerimiz Brunei, Ruanda gibi ülkeler. 2020’de de gazetecilerimiz, ciddi baskılarla, karşı karşıya kaldı. 68 gazeteci 2021’e cezaevinde girdi. Geçtiğimiz yıl gazeteciler 479 kez hâkim karşısına çıktı. 78 gazeteci gözaltına alındı, 25’i tutuklandı. Genel Başkanımız dün, sadece bu konuya yönelik, bir basın toplantısı yaptı. Gazetelerin sahiplik yapısından, gazete dağıtım şirketlerine, RTÜK Ve Basın İlan Kurumu’nun yapısından, gazetecilerin yargılanma usulüne kadar pek çok alanda, basın özgürlüğünü, haber alma hakkını korumak için yapılacakları içeren; “medya özgürlüğü için asgari 10 koşulu” açıkladı. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bu ilkelerin tamamını hayata geçirmeye kararlıyız” ifadelerini kullandı.
“TALEPLERİNE KULAK VERSENİZ NE ÇIKAR”
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlara ilişkin de konuşan Öztrak; “Rektör atamasına tepki gösteren öğrencileri terörist ilan ediyor. Bu gidişle bu ülkede, terörist iftirasına muhatap olmayan kimse kalmayacak. Bu ülkenin geleceği üniversiteli gençlerimizi, terörist ilan edeceğinize, bir de dinlemeyi deneseniz? Gençlerimiz, neden okuyacakları üniversiteye bu şekilde rektör atanmasına karşı çıkıyor? Onlara haksız yere terörist diyerek itibarsızlaştırmaya çalışmak yerine, taleplerine kulak verseniz ne çıkar? Tepesine çıktığınız kibir kuleleriniz mi çatlar?” dedi.
“GÜNDE 33 LİRA NEYE YETER?”
Konuşmasının devamında ekonomi üzerinden eleştirilerde bulunan Öztrak, şu ifadeleri kullandı: “Çiftçilerimiz perişan. Samsunlu çiftçi evini satmış, traktörü bağlanmış. Bağırıyor: “ben de dâhil her şeyim icralık…” esnaflarımız perişan. Yakın zamanda, kendi dükkânının tabelasını parçalayan esnafın sözleri, hala kulaklarımızda; “burada 70 personel var. Hepsinin evde çoluk çocuğu aç. Bunlar mecburlar çalışmaya. ‘dükkânı kapat’ diyorsun, o zaman bize ekmek verin kardeşim.” ne oldu? Vere vere esnafa günlük 33 TL vermeyi kabul ettiler. O da bizim zorumuzla. O da üç aylığına. O da her esnafımıza verilmedi. Günde 33 lira neye yeter? Yine geçtiğimiz gün, 65 yaşını aşmış bir kadın, “toplu taşımaya binemezsin, yasak” denerek, otobüsten indirilmeye çalışıldı. Vatandaşın cevabına insan olanın yüreği dayanmaz. “3 tane merdiven sildim geldim. Ben çalışmasam açım. Versinler parayı, tamam, biz de gitmeyelim. Evde otururuz.” peki, vatandaşın bu feryadını duyan var mı? Ne gezer.
“MİLLET İŞİNİ KAYBETMİŞ AMA İŞSİZ SAYISI, TÜİK ’E GÖRE, 391 BİN KİŞİ AZALMIŞ”
Millet işsizlikten kırılıyor. Bugün ekim ayı işsizlik verileri açıklandı. Son bir yılda 896 bin yurttaşımız işini kaybetmiş. Bunun 684 bini hizmet sektöründe. Son 24 ayın 22’sinde istihdam kaybı var. Böyle bir durumla daha önce hiç karşılaşmadık. Salgından çok önce millet işini kaybetmeye başlamış. TÜİK, iş bulma ümidini yitirdiği için, iş aramayanları, işsiz saymıyor. Millet işini kaybetmiş ama işsiz sayısı, TÜİK ’e göre, 391 bin kişi azalmış. Diğer tarafta ise iş bulma ümidini yitirdiği için, iş aramayan yurttaşlarımızın sayısı, son bir yılda 2 milyon 173 bin kişi artmış. İş bulma ümidini kaybedenleri de kapsayan, gerçek işsizlerimizin sayısı, son bir yılda 2 milyon 763 bin kişi artarak, 10 milyon 513 bini bulmuş. Çalışıyor göründüğü halde, iş başında olmayanları da buna dâhil edersek, işsizlerimizin sayısı 12 milyonu aşıyor. Son bir yılda gerçek işsizlik oranı ise, 7,2 puan artarak yüzde 29,3’e sıçramış. Milletin yaşadığı işsizlikle, TÜİK’in açıkladığı işsizlik arasında korkunç bir uçurum var. Bir diğer dikkat çekici husus, bedensel özür, hastalık gibi nedenlerle iş göremez hale geldiği için, iş aramayan yurttaşlarımızın sayısı son bir yılda 1 milyon 112 bin kişi artmış. Son altı aydır iş göremez hale geldiği için, iş gücü piyasasından çekilen yurttaşlarımızın sayısı, 1 milyonun üzerinde artıyor. Bu, iş gücümüz üzerinde, pandeminin yıkıcı etkisini de gösteriyor.
“TÜRKİYE’NİN KREDİ RİSK PRİMİ BENZER ÜLKELERDEN HALEN ÇOK YÜKSEK”
2021’de karşı karşıya olduğumuz en önemli sorunlardan birinin; borçların ödenmesindeki güçlük ve bankalardaki varlık kalitesinin bozulması olduğunu son birkaç basın toplantısında söylüyorum. Maalesef bu konuda da veri kalitesinde büyük sorunlarımız var. BDDK kredi riskinde önemli artış olan ve yakın izlemeye alınan kredi tutarının Kasım 2020 itibariyle 59 milyar lira olduğunu söylüyor. Ancak Merkez Bankası’nın finansal istikrar raporu, Eylül 2020 itibariyle yakın izlemedeki kredi tutarının 360 milyar lira olduğunu raporluyor. İki kurumun rakamları asında 6 kat fark var. Bu kadar fark neyin nesidir? BDDK sorunlu kredilerin raporlamasına yönelik mevzuatı, bu yılın ortasına kadar gevşetti. Yine Türk Ticaret Kanunu’nda da, “borca batıklık durumunu” düzenleyen madde de 2023’e kadar önemli muafiyetler getirildi. Bu da zombi şirketlerin yüzdürüldüğü ve bankaların aktif kalitesi konusunda kuşku ve kaygıları artırıyor. Ekonomi yönetiminde değişen isimlere artan faizlere rağmen, Türkiye’nin cds’leri, yani kredi risk primi benzer ülkelerden halen çok yüksek. Brezilya’da 155 olan risk primi, Rusya’da 89, Hindistan’da 107, Endonezya’da 68. bizde ise hala 300 puanın üzerinde. Risk primimiz benzer ekonomiler arasında hala en yüksekse, en önemli nedenlerinden birisi de bankaların varlık kalitesine yönelik kuşkulardır.
“KALİTELİ, NİTELİKLİ SERMAYENİN TÜRKİYE’YE GELMESİ ÇOK ZOR”
Nitekim sadece bir internet sitesinde satılık otel ilanlarının sayısı 1.700’ü bulmuş durumda. Yine kredi borcunu ödeyemeyen AVM’lerin, bankaların sahipliğine geçmeye başladığını gazetelerden öğreniyoruz. Doğru teşhis konmadan doğru tedavi olmaz. Bankalardaki sorunun boyutunu görmek için uluslararası standartlarda bir stres testine acilen ihtiyaç var. Ancak ondan sonra bilançolardaki tahribatı tam anlamıyla görmek mümkün olabilir. Ancak ondan sonra güven verecek bir ekonomik program hazırlanabilir. Boş reform söylemlerini bırakıp stres testi gibi somut adımların atılmasının zamanı geldi de geçiyor. Güven uyandıracak somut adımlar atılmadan, güçlü bir program ortaya konmadan, kaliteli, nitelikli sermayenin Türkiye’ye gelmesi çok zor. Gelen, “tefeci faizine” gelir.”